Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

DOLAR 32,5038 % 0.08
EURO 34,7826 % -0.12
GRAM ALTIN 2.499,53 % 0,61
ÇEYREK A. 4.086,73 % 0,61
BITCOIN 2.114.033 4.287
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 16°
Google News

BİNGÖL’ÜN DERDİ IŞİD’E GÖTÜRDÜ

Bingöllülerin tahminlerine göre, şehirden en az 600 kişi IŞİD, El Kaide ve El Nusra saflarında savaşmak üzere Suriye’ye gitti. Al Jazeera’den Abdülkadir Konuksever şehrin sakinlerine ‘Neden Bingöl?’ diye sordu.

Son Güncelleme :

26 Mayıs 2015 - 12:37

BİNGÖL’ÜN DERDİ IŞİD’E GÖTÜRDÜ

Bastonuna dayanarak ağır adımlarla girdiği mezarlıkta parmağıyla belli belirsiz yönlerdeki kabirleri işaret ederek; ‘bu kadın intihar etti, bu da intihar etti, bu adam kendini astı, bu kadının böbrekleri iflas etti, geçimini sağlayamadı intihar etti’ diyor yaşlı adam. Küçücük köy mezarlığında intihar nedeniyle yatanların yekûnu ürkütücü. Sonra Suriye’de öldürülen oğlunu kastederek; ‘o da bir nevi intihar’ diyor mezarının başına çökerken.

 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2013 verilerine göre, Türkiye’de intihar oranının en yüksel olduğu üçüncü il Bingöl. 2013 yılında toplamda canına kıyan 3189 kişinin yüzde 7,22’si Bingöl’den. Bu da yaklaşık olarak 230 kişiye tekabül ediyor. Küçük mezarlıkta gelip geçenlerin ‘acıyan’ bakışlarla süzdükleri ‘intihar mezarlarının’ çokluğu bu istatistiklerle sabit.

Koyu renkli bir kent

Gönüllü mihmandarımıza göre, Bingöl koyu renkli ve içine kapanık bir kent. Bunun anlamı ancak Bingöl sokaklarında dolaştıkça netlik kazanıyor. Koyu giysiler ve mutsuz yüzler baharın bir kez daha coşturduğu coğrafya ile tezat oluşturuyor. Niye yas giysileri ve niye somurtan suratlar sorularının yanıtı için ise biraz daha derine inmek gerekiyor.

Kolay lokma

Tükiye’nin güneydoğusunda öteden beri tartışılan konulardan biri de Zazaların Kürt olup olmadığı. Batıdan bakıldığında coğrafya ‘Kürt’ görünse de Zaza nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bu konuya dair bir görüş birliği yok. Bingöl’ün Kürt olamama ve Zaza kalamama durumuna istinaden ‘Araf’ yakıştırması yapılıyor. Bu ‘Araf’ durumu ve aidiyetsizliğin yarattığı boşluğun pek çok örgüt tarafından doldurulma çabası ise Bingöl’ü ‘kolay lokma’ ve ‘kolay insan devşirilen’ bir yer yapıyor.

Bu tezi yönelttiğimiz pek çok Bingöllü kentin yakın tarihine bakıldığında bunu doğrulatacak bilgilere ulaşılabileceğini söylüyor. Şeyh Said İsyanı’na en çok insanı Bingöl’ün verdiği konuşuluyor. Yine Bitlis İsyanı’nın taraftarlarının da önemli bir bölümü Bingöl’den. Yakın tarihten yola çıkılacak olursa 1990'lı yıllarda bölgede terör estiren ve şimdilerde ölü olup olmadığı bile belli olmayan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım Bingöllü. PKK’nın kurucu kadrolarından Mehmet Hayri Durmuş, Mehmet Karasungur ve Resul Altınok da Bingöllü. Hizbullah’ın lider kadrolarından sayılan Hacı Bayancuk ve şimdilerde Ebu Hanzala kod adlı oğlu Halis Bayancuk da Bingöllü. Örnekler Bingöllü bir tüccara ait ve kentin aidiyetsizliğinden yola çıkarak, her ideolojinin ve dinsel yapının Bingöl’den kendisine müşteri bulabildiği saptaması yapıyor. Bingöl’ün şiddet yanlısı selefî yapıların at koşturdukları bir alana dönüşmesini ise, ‘şimdi onlar var, onlar götürüyor; yarın başkaları çıkar, başkaları götürür’ şeklinde değerlendiriyor.

Oğullar Suriye’ye

Bingöl’de market işleten bir babanın 18 yaşındaki oğlu iki ay önce IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye gitmiş. Elimizdeki fotoğraf makinesini gördüğünde rahatsız olan esnaf isim ve fotoğrafla ilgilenmediğimize ikna olduktan sonra kısa bir bilgi verip arkasını dönüyor:

“Bir, iki ay önce gitti, aradı ve orada olduğunu söyledi. Niye gitti, nasıl gitti bilmiyoruz. Arkadaş çevresinden belli ki onu zehirleyenler var. Çaresiz bekliyoruz. Umudumuz var; benim de, onun da adını yazmayın lütfen, dönerse sabıkası olmasın.”

Bingöl’ün bu anlamda sabıkasının olduğunu esnafı gezdikçe daha iyi anlıyoruz. Zira neredeyse herkesin yakınları IŞİD ve diğer selefî örgütlere katılmak üzere Suriye’ye gitmiş. Oto galericilik yapan bir esnaf giden oğlunu geri getirmek üzere elli kilometre girmiş Suriye’ye ama bulamamış.

“Biz cahiliz cahil, yoksa niye gidelim adamların peşinden. Hiçbir sıkıntımız yok, maddi durumumuz iyi ama gitmiş işte. Peşinden gidip elli kilometre içeri girdim. Çocuklar oralarda öldüğü zaman arayıp, ölüsü için para teklif ediyorlar. Dirisi için ödemek istedim ama kabul etmediler. Oğlum gittikten sonra araştırmaya başladım, yakınları giden başkalarıyla görüştüm. Bingöl’den 600’ün üzerinde kişinin gittiğini biliyorum. Bu rakam az ama çok değil. Yazıktır, günahtır evlatlarımıza, kimsenin ‘dur’ dediği de yok.”

Nasıl götürülüyorlar?

600 rakamını sorduğumuz neredeyse herkes ‘daha fazla’ olduğu görüşünde. Peki bu kadar insanın gitmesinin nedeni ne? Selefî örgütler insan devşirirken sınırsız vaatlerde bulunuyor. Kentte işsizlik oranları çok yüksek. Genel bir mutsuzluk havası hakim ve gençlerin sosyal açlıklarını giderebilecekleri yerler neredeyse yok. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, en çok göç veren iller sıralamasında Bingöl 15’inci. Bunların yanına yetersiz dini eğitim ve ait olamama eklendiğinde örgütlerin ‘sonsuz cennet, şahadet, peygamber sofrasında yemek’ vaatleri tutuyor ve daha yeni 18’ine basmış bir erkek çocuğu iki ay sonra Suriye’de 'kafa kesen birine' dönüşebiliyor. Bu saptamalar Bingöl’ün ileri gelenlerden birisine ait:

“Düşünün ki bu çocuk çevresinde saygı görmüyor, cebinde parası ve gidecek yeri yok. Onu kente, topluma ve ailesine bağlayan bir şey yok. E bu adam kandırılır arkadaş. Böyle çocukları mescitlerine davet ediyorlar. O bilmedikleri dini kendi meşreplerince anlatıp çocuğa cihat için yaratıldığı fikri zerk edilerek hicrete yönlendiriliyor. Dini birtakım vaatlerin yanı sıra güzel kız fotoğrafları göstererek evlendireceklerini, maaşa bağlanacağını söylüyorlar. Çocuk bu mescitlere devam etmeye başlıyor. Sakal uzatıyor ve şehirde başka çocuklara, öğrendiği üç beş bilgiyle vaaz verdiklerini gözlemliyoruz. Saygınlık kazanıyor kendi cemaatinde, aidiyet hissi tatmin oluyor ve üstelik ölse bile cennete gideceğine inanıyor. Şimdi bu çocuğu yolundan kim döndürebilir?”

Sohbette bulunan başka biri söz alarak benzer bir örnek veriyor:

“Bir çocuk bu durumdayken ailesi uyanıyor. Alıp dil döküyorlar ve ikna etmeye çalışıyorlar. Başarılı olamayınca Bingöl’ün tanınmış seydalarını (Kürt âlim, din adamı) toplayıp çocuğu karşısına çıkarıyorlar. Çocuk yine ikna olmuyor. Çünkü kendini bilen hiçbir din adamı kalkıp sonsuz cennet ve 'peygamber sofrasında yemek' vaat edemez. Kişinin dini vecibelerini yerine getirmesi ve takvası ile ilgilidir bu. Ama adamların ikna için vaat etmeyecekleri bir şey yok.”

Hizbullah’ın ikinci jenerasyonu

Bingöl’de selefi yapıların güç kazanmasının bir başka nedeni olarak 17 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah’ın ilim kanadı lideri Hüseyin Velioğlu ve taraftarlarına yapılan operasyon olarak görülüyor. Bu operasyon sonucu tutuklanan Hizbullahçıların ikinci jenerasyonunun selefi oluşumlarının Türkiye tabanında yer aldıkları anlatılıyor.

Bingöl ile anlatılan duruma ilişkin tespitlerden en çok öne çıkanı; pek çok cemaatin, örgütün ve akımların kendisine kentte yer bulabilmesi, bu oluşumların dini öğretmekten çok, meşreplerine adam kazandırma çabası içerisinde oldukları. Durum böyle olunca selefî yapılardan korkan, ters düşmek istemeyen, gerek diyanete bağlı gerek medrese geleneğinden gelen hocaların, gençlerin bu yapılara katılmak üzere Suriye’ye gitmeleri önünde yapabilecekleri bir şey yok.

Şekilci anlayış

Kısa bir süre önce ‘Din Şiddet ve Aidiyet; Türkiye’de Hizbullah’ adlı araştırmasını kitaplaştıran Bingöl Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü Öğretim Üyesi, Sosyolog, Doçent Mehmet Kurt, Türkiye’de kuruluşundan beri Diyanet’in belli bir perspektif sunduğunu ve bu durumun ihtiyacı karşılamadığı için farklı yapıların devreye girdiğini söylüyor.

“Diyanet'in yürüttüğü hizmetler açısından ortaya çıkan netice şekilci bir dindarlık biçimi. İnsanların görünüşlerini abartılı derecede önemseyen, belli bir dindarlık biçimi olduğunu varsayan, dinle farklı şekilde ilişkilenmeleri genelde meşru kabul etmeyen, çok fazla özcü davranan bir dindarlık biçimi. Bu dindarlık biçiminin ortaya çıkardığı şey 'namaz kılan kişi eşittir ahlâklı kişi', ama diğer taraftan buna itirazlar da var. Bu insanlar geleneksel dindarlıktan mutlu değiller. Namaz kılan bir insanın başka bir insanı dolandırdığına şahit olabiliyorlar. Bunlara getirdikleri eleştiride çok daha radikal çok daha özcü bir yere sürükleniyorlar. Çünkü ona alternatif oluşturacak bir dini söylem hakim resmi dini söylem tarafından meşru kabul edilmiyor. Bu anlamda bir boşluktan bahsedebiliriz ve bu boşlukta herkes o popülist argümanlar kullanıldığı müddetçe bundan faydalanıyor.”

Çözüm yolu zor

Doçent Mehmet Kurt bu türden selefi yapılar karşısında sağlıklı bir dindarlık geliştirmenin bir çözüm olabileceğini belirtmekle birlikte, bunun zor olduğunu çünkü dindarlığı tanımlayacak zihniyetin ayrıca eleştirilmesi gerektiğini belirtiyor.

“Sosyal bilimci sınırlarımı aşmak istemem ancak daha sağlıklı bir dindarlık geliştirebilmek bu durumun bir çözümü olabilir. Fakat daha sağlıklı bir dindarlığı tanımlayacak zihniyetin ayrıca eleştirilmesi lazım. Toplumu bu şekilde eğitecek, donatacak bir yapı sıkıntılı. Din dersleri zorunlu hale getirildi, bir sürü yerde ilahiyat açıldı. Bunu 28 Şubat sürecinde ilahiyat okumak zorunda bırakılmış bir insan olarak söylüyorum. Şuna bir bakmak lazım. Bu kadar öğrenciyi, hakikaten teolojik anlamda eleştiren, sorgulayan, toplumda kaynağı ne olursa olsun, bireysel felsefi veya dini, ahlâki bir tekâmül sağlayacak kitle yetişiyor mu? Yetişmiyor. Yani benim cevabım bu. İlahiyat fakültelerini bilen bir insan olarak söylüyorum, böyle bir kitle yetişmiyor. Atanma kaygısı olmadan, düşük puanlarla okullara giriyorlar, donanım açısından çok da nitelikli olmayan hocalardan ders alıyorlar pek çok yerde ve sonra bunlar gidip din eğitimi veriyor. 28 Şubat karşısında geliştirilen bu durum esasında ürettiği sonuçlar açısından 28 Şubat’la ciddi benzerlik taşıyor. Yine mağdur insanlar var, yine belli bir kitle daha fazla kayırılıyor ve yine onların ürettiği sonuçlar açısından, dini söylem kendi mecrasından politik mecralara akıyor. Hâl böyle olunca mevcut kurumsal yapıyla ne yapılabilir diyeceksiniz; sanki bana bir şey yapılamazmış gibi geliyor.”

Bir Bingöllü kenti tarif etmek için ‘Bindert’ tanımlaması yapıyor. Ona göre bu dertlerin çözümü noktasında bir umut da yok. Seçim gündeminin konuşulduğu bugünlerde Bingöl’den genç çocuklar hiç bilmedikleri bir ülkeye, hiç bilmedikleri amaçlar uğruna savaşmaya giderken, Bingöl’ün bin derdine de yeni dertler ekleniyor.

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.