Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

DOLAR 32,5311 % -0.04
EURO 34,9338 % 0.16
GRAM ALTIN 2.436,85 % 0,56
ÇEYREK A. 3.984,24 % 0,56
BITCOIN 63.429,83 -4.406
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 28°
Google News

İlçe Müftülüğü, Kutlu Doğum Programı düzenledi

Genç İlçe Müftülüğü tarafından Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında “Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” adlı proğram düzenlendi.

Son Güncelleme :

15 Nisan 2015 - 15:21

İlçe Müftülüğü, Kutlu Doğum Programı düzenledi

Genç Beşkardeşler düğün salonunda gerçekleştirilen programa Bingöl Müftüsü Mecit Can, İlçe Müftüsü Hanefi Ballı, İlçe Emniyet Müdürü Osman Nuri Çolak, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Bozdağ, İlçe Tarım Müdürü Ahmet Anik, müftülük personelleri ile çok sayıda vatandaş katıldı. Katılımcılara gül ve şeker dağıtılan etkinlikte, Kuran-ı Kerim’in okunmasıyla başlayıp ilahiler ve kasideler okunarak devam edildi.

 

 

Müftü Ballı: “Fani dünyada birlikte yaşamaya mecburuz”

 Etkinliğin açılış konuşmasını yapan İlçe Müftüsü Hanefi Ballı, “Değerli bacılarım değerli misafirler peygamberimizi (a.s.v) anmak üzere bugün dünyanın her tarafında bir araya gelerek Müslümanlar ondan bahs ederler. Ondan bahs ederek ibadet ederler, ibadet ederek sevap kazanırlar. Bizim bu asırda çok değiştiğimizden dolayı bize  meday-ı teselli olan bir ittiday-i numuneyi mevzumuz ile alakalı olan bir iki misali kısa bir şekilde anlatıp zamanımı değerlendirmek istiyorum. Bacılarım Allah Resulü (s.a.v) zamanında göçebe hayat yaşayan o çadırda yaşayarak hayvancılıkla uğraşan belki avcılıkla da uğraşan adı seyyan-seyd olarak geçen bu şahıs, haftada bir gün o göçebe hayatında uğraşıp elde ettikleri malları Medine de pazarlarda satıyor. Allah resulünü ziyaret edip dönüp gidiyor yine o, hayvanlarıyla kavmiyle çölde yaşamaya devam ediyor. Yine bir defasında Medine de pazar kurulmuş ve pazarda mallarını sermiş onları satmakla meşgulken Allah Resulü arkasından geliyor ve iki eliyle onun gözlerini kapatıyor. Allah resulü da hayatı ciddi olmasına rağmen bazen böyle sevdiği sahabeleriyle oda latife ediyormuş şakalaşıyormuş. Hz. Peygamberde o sevdiği göçebe olan sahabenin gözlerini kapatıyor ve “Bu abdımdır külemdir. Satmak istiyorum satın almak isteyen var mı?” diye bağırıyor. Latife bu, köle değil o zamanlar kölelerde satılırmış piyasalarda ama Allah Resulu (s.a.v) onunla şaka etmek latife etmek üzere bunu söylüyor. O Allah resulunun sesini tanıyor. Ve diyor ki; Ya Resullulah “senin bu abdın bu kölen yirmibeş metelik etmezdi. Ama senin bu mübarek ellerini bu müberek parmaklarını öptükten sonra artık kimsenin babasının haddi değildir bunu satın almaya, bu çok değerlidir. Senin elini öpmüştür bu kölen. Evet biz belki Resullahın elini öpmedik ama onu seviyoruz. Mevlana Halid-i Bağdadi o büyük zat divanında Resulluhlah ziyaret etmeye giderken şöyle diyor “Ya resullullah bizim memlekette diyor, kerim insanların hanelerine evinden cebine bir şey koyup götürüp orda yemek ayıptır” diyor. Onun için Halid de cebi boş bir şekilde huzurunuza gelmiştir. Ama duydum ki; Ya Resulullah sen demişsin ki “kim ama bir kimsenin elinden tutup onu evine doğru kırk adım götürürse ben ona şefaat ederim” demişsin. Halid de kördür gözleri belki görüyor ama onun kalp gözü kördür benim elimden tut ben helak olmak üzereyim’ diyor. Aziz kardeşlerim biz öyle bir zaman da yaşıyoruz ki daha çok muhtacız Allah resuluna hitaben “tut elimizden” demeye.

Aziz kardeşlerim biz bu dünyada birlikte yaşamaya mecburuz bu dünya hepimize yeter hatta inanan ve inanmayanlara da yeterdir. Biz Resulullahı onun eshabı gibi onun mübarek parmaklarını öpmemişiz belki ama onun sünnetini okuyan ona ümmet olan ve o bizi görmediği halde ihvanım yani kardeşim diye hitab ettiği bir ümmetiz. Kusurlarımız varsa da bizim sırtımız İnşallah kuvvetlidir. Resulü  ekremi bu mübarek haftada anan herkesin amel  defterini cenab-ı hak sevaplarla doldursun” diye konuştu.

Müftü can: “Birlikte yaşama ahlakı çok önemli”

İlçe Müftüsü Hanefi Ballı’nın ardından söz alan Bingöl İl Müftüsü Mecit Can, Konuşmama başlamadan önce ben her zaman vaazlarımda sohbetlerimde toplumun hassasiyeteri olan olayları dikkat ediyorum ve o dikkatimi sürdüreceğim. Biliyorsunuz yakın zamanda çok değerli çok sevdiğimiz bir personelimizi Murat Baysal Hocamızı kaybettik. Ve yine yakınlarda hakikatten beni başta olmak üzere bütün Bingöl deki herkesi üzüntüye sevk eden bir başka acı olay yaşadık ki bir iş adamımız, hemşeriniz gençli olan Celal Ayrancı’yı kaybettik. Allah her ikisini de af etsin mekânlarını cennet etsin. Sizleri buraya getiren bir arada tutan tek şey var oda efendimiz (s.a.v) sevgisidir. Bu konuya geçmeden önce sizlere bir anekdot paylaşmak istiyorum. Sahabeyi kiramdan biri bir gün efendimize (s.a.v) “Ya resulullah kıyamet ne zamandır” diye sorar. Efendimizde(s.av) kıyameti sorduğunuza göre hazırlanmışsın kıyamete, hazırlığınız ne diye adama sorar. Sahabeyi kiram derki ya resulullah doğrusu benim çok büyük bir hazırlığım yok, yani zekatından, orucundan, namazından fazla bir şey yapan birisi değilim. Ama şunu açıklıkla net bir şekilde ifade ederim ki; ben Allah ve resulü’nü çok seviyorum.” Şura dikkat edin değerli kardeşlerim bu adamın samimi itirafı üzerine Allah resulü (s.a.v) “sende şunu bil ki kişiler mahşer günü sevdikleriyle beraberdir. Sen Allah ve resulüyla beraber olacaksın.” Ben bunu niye anlatım bakınız, çok fazla şavataya kalkışmaya gerek yok çok fazla bir şeyleri yapmaya gerek yok, yaptığımız ve yapacağımız her şeyin Allah ve resulü için olmalıdır. Yani ihlaslı olmalıyız. Bu şifreyi çöze bildik mi? tabiri caizse bu modu yakalaya bildik mi? mesele bitmiştir.

Değerli misafirler, konumuz “Hz. Muhammed ve Birlikte Yaşama Ahlakı’ydı” Hz. Peygamber denilince aklımıza ne gelir. Birlikte yaşama ne demektir. Değerli kardeşlerim cenabı Allah kuran-ı azimşanda bir ayette “Birlik ve beraberliğin yok olduğu bir anı bir durumu ateşten bir çukurun kenarında beklemeye benzetmiştir.” Bugün İslam dünyası ülkemiz başta olmak üzere kuran-ı kerimin ifadesiyle ateş çukurun kenarında durmaktadır. O nedenle bu konu önemli birlikte yaşama ahlakı da ondan çok çok önemli. Bakınız sevgili kardeşlerim İslam coğrafyasına, Ortadoğuya, Irak’a, Suriye’ye, Yemen’e  ve daha bir çok bölgeye bakın; kan, göz yaşı, ateş ve barut kokusu var. Öyleyse bugünkü bu sene ki kutlu doğum teması yani birlikte yaşama konusu adeta güneş ışınları kadar, oksijen kadar, su kadar ve yediğimiz ekmek kadar hayati bir konudur. Ben bugünkü konumuzda daha çok müslümanın müslümamla birlikte yaşama ahlakından bahs edecem. Ve şunu hemen söylememe müsade ediniz. İslam dünyasının birlikte yaşama ahlakı mutasılı yaşadığı en büyük krizlerden birisi mezhepçiliktir, bölgeciliktir, Taasuptur. Şuanda İslâm dünyasında hepimizi aynı bir kanser hastalığı gibi bir etin hastalığı gibi kansere yakalanmışız. Geçen bir devlet büyüğümüzün çok haklı olarak ifade ettiği gibi "Mezhep din değildir. dolayısıyla her kim mezhepi bir din gibi algılayıp kendi mezhebinden olmayan diğer müslümanları düşman algılarsa, düşman görürse bana göre İslamın zerresinden anlamamıştır." Bakınız değerli kardeşlerim birliğin olmadığı yerde hayat cehenneme dönüşür. Onun içindir ki Hz. Peygamber'in  (s.a.v) bir çok yerde hani o meşhur taif hadisesinde Hz. Cebrail kendisine ya Resulullah istersen şu dağları bir araya getirip onları helak edeyim deyince, ben rahmet peygamberi olarak gönderilmişim. Bunu hepimiz biliyoruz. Başka bir vesile ile Hz. Peygamber (s.a.v) ben elçi olarak gönderilmişim. Ben eğitmen olarak gönderildim. Ben lanetçi olarak da gönderilmedim. Bunu da biliyoruz. Fakat şunu da biliyoruz ki, Hz. Peygamber  Medine'ye gelmeden önce iki tane kabileler var evs ve hazreç kabileleri bunlar, Hz. Peygamber'in Medine ye gelmeden önce çok ciddi kavgalar yapmışlar. Ama İslama girmekle bu kavgaları bir tarafa bırakmışlar. Zamanla bu iki kabile arasında ki kavgalar büyüyünce tekrar eski cahile döneminde ki o sıkıntılar baş gösterince olayı Hz. Peygambere intikal ettirdiler. Ya Resulullah  evs ve hazreç kabileleri silahları, Kılıçları kınlarından çıkardı bir birlerine girmek üzeredir diyorlar. Ben lanetçi değilim diyen peygamberin bu konuda ki hassasiyetine bakın "Fitne uykudadır onu uyandırana Allah lanet etsin" hani peygamber lanet okumayacaktı. iş ciddiye binince okur. Nedir ciddiyet eğer evs ve hazreç kabilelerinin surtüşmesi munakaşasi kavgası büyüyecek olsaydı. İslamın önü kesilecekti ve Arap yarım adasında islam diye bir din olmazdı. Tamamen tarihten silinecekti. O kadar önemli. Şimdi değerli kardeşlerim günümüze gelelim bizim Türkiyede, türküyle, kürdüyle, laziyla renklerimiz, dillerimiz, tiplerimiz ne olursa olsun bizim birlikte yaşama ahlakı noktasında kendimizi tahkim etmemiz, sağlam durmamiz birlik beraberligimizi iyi muhafaza etmemiz İslamın da İslamın dünyasınında hatta dünyanın tüm insanlığın da selameti için tek çıkar bir yoldur. Geçenlerde bir yerde okumuştum, adamın bir şöyle yazmıştı "Benim nefesim yetse, sesim her yere ulaşsa ben dünya da ki insanlara diyorum ki, hepiniz Adem'den siniz ve hepiniz Hz. Adem ile Hz. Havva nın çocuklarısınız, torunları sınız gelin bırakın bu kavgaları. Ben de o yazarımızı taklit ederek diyorum ki "sesim ulaşsa bir tek insana sözümü dinletsem dinlete bilsem müslümanlara diyeceğim ki, Ey müslümanlar sizlerin bir birlerinizi öldürmeye hakkınız yok, lüksünüz yok, yok böyle bir şey. Yani Müslümanın sunisiyle Şiisinin, beyaziyla kırmızısının , arabiyle arap olmayanın bir birlerinin yakasına yapışıp bir birlerini hırpalamanın enerjilerini tüketmenin anlamı yoktur, lüksü yoktur olamaz” dedi


YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.