
Bin-Der ve Fırat-Der'in ev sahipliğinde , "Yazılı Kırd (Zaza) Edebiyatı" konulu bir panel düzenlendi. Belediyesi Kültür Merkezinde düzenlenen panele, M. Mamısanıj, Roşan Lezgin ve Mehmed Selim panelist olarak katıldı. Munzur Çem, Seyidhan Kurıj, ve Deniz Gündüz gibi dil bilimcilerin de izlediği panele yoğun ilgi gösterildi.
MALMISANIJ: STANDART BİR YAZI DİLİNİN OLMASI ŞARTTIR
Bin-Der Başkanı Doğan Karasu’nun moderatörlüğünü yaptığı panelde, Kırdki Dili ve Edebiyatın Gelişimi konusunda Kırdki ( Zazaca) bir konuşma yapan M.Malmısanıj, Kürtlerin var olan sorunlarından dolayı edebiyata zaman ayırmanın zor bir iş olduğunu ve geçen süre diliminde baskı ve yasaklardan dolayı Kürt edebiyatının fazla eser veremediğini söyledi. Kırdki’nin de ( Zazaca) bu tür yasak ve baskılardan yazılmış eser sayısının az olduğunu belirten Malmısanıj,bu tür sorunlardan dolayı Kırdki’de standardizasyon sorununun yaşandığını kaydetti.Standardizasyonun oturtulamamasının konuşma dilinde sorun yaratmadığına dikkat çeken Malmısanıj,ancak yazı dilinde aynı şeyin söz konusu olmadığını belirterek şöyle konuştu; “ Yazı ve konuşma dili ayrıdır.Kırdki de konuşma dili farklı ancak yazı dili aynıdır.Biz burada Kırdki’nin yazılma sürecini anlatacağız.Ne durumda? Neler yapılmış? Bunları konuşacağız. Şimdi dilde bütünlük çok önemlidir. Dil eğitimi sadece bir köyde veya mahallede verilmez. O dilin konuşulduğu her yerde verilir. Yazı dilinde de köyler, bölgeler arasında daha anlaşılır olması bakımından standart bir yazı dilinin olması şarttır. Örneğin bir çoban kendi bölgesinde işine yaradığı kadar dili seçer ve onu konuşur. Ancak şehirlerde bu böyle değildir. Şehirlerde ise ihtiyaçlar daha geniştir. Şehirlerde ticaret dili ve özellikle idari terimler bakımından dilin kullanım alanı çok daha geniştir. Bundan dolayı dilin gelişimine de ihtiyaç duyulur. Ancak bir köy için aynı şeyi söyleyemezsiniz. Kürtçenin diğer lehçelerinde belki daha fazla yazılı eser var. Herkes kendi lehçesinde eser verirken Kırdki’de niye daha az eser var diye sorulabilir. Yazı diline niye geç başlanılmış? Kırdkinin konuşulduğu yerler genelde çok dağlık ve tamamı köylerde ikamet etmekteydi. Köy yerinde de yazı dili gelişme imkanı bulamamış.Örneğin ilk mevlidi yazan Ahmed’i Xasi şehirde yaşıyor ve yazdığı eser şehirde yazılmış.Ancak Xasi bir köyde yaşasa ve orada çoban olsa böyle bir eseri yazma ihtiyacı hissetmezdi.Edebiyatta toplumun bir seviyesi de var tabi.Bu bahsettiklerimiz Cumhuriyet öncesi dönemi kapsıyor.”dedi.
“YASAKLAR DİLİN GELİŞİMİNİ ETKİLEDİ”
Cumhuriyet sonrasında Kürtçe tamamen yasaklandığını dile getiren Malmısanıj, Kürtçenin tüm lehçelerinin konuşma ve yazı dili olarak yasaklandığı için çok az eser verildiğine dikkat çekti. Bu dönemdeki Türkleştirme politikalarının dili çok derinden sarstığını ve Kürtlerin asimile edildiğine dikkat çeken Malmısanıj, “ Tabi Kürt dilinin gelişimi de engellendi. Cumhuriyet’in ilanından 1970 yılına kadar çok az Kürtçe eser verildi. Ancak 1970’ten sonra yavaş yavaş eserler yazılmaya başlandı. Örneğin biz 3 kişi 1979 yılında Tırej dergisini çıkardık. O dönem Kırdki’yi yazabilen sadece 3 kişi vardı.1990’dan sonra Avrupa’da çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı. Kırdki dergiler çoğalmaya başladı.Son olarak ta 1996 yılında Vate Grubu kuruldu.İlk defa kapsamlı çalışmalar yapıldı.Kırdki’nin standardizasyonu üzerinde duruldu.Her dilde olduğu gibi bizim dilimizin de bir kriteri var.Örneğin Emşo ( bu gece) kimisi ‘ımşo’ der,kimisi de ‘esmo’ der.Ancak doğrusu Emşo’dur.Herkes bölgesinde konuşulduğunu doğru biliyor,fakat bunun bir standardizasyonu var.Tıpkı İstanbul Türkçe’sinin standart olarak kabul edildiği gibi.”şeklinde konuştu.
ZAZACA YAZILAN MEVLİDLER
Malmısanıj’dan sonra “Kırdki Edebiyatında Mevlit ve Yeri” adlı sunumuyla Kırdki’de yazılan mevlitleri anlatan Mehmed Selim, Kırdki’de toplam 6 mevlidin yazıldığını, bu mevlitleri yazan 4’nün Bingöllü kişiler tarafından yazıldığını kaydetti.Mevlit konusunun çok geniş bir konu olduğunu ifade eden Mehmed Selim,Kürt edebiyatında mevlidin ayrı bir yere sahip olduğunu vurguladı.Mevlid’in Kırdki’de yazı dilinin başlangıcı olduğunu belirten Mehmed Selim, “ Kırd edebiyatında medresenin etkisi çok fazla.Özellikle Ahmed’i Xasinin mevlidi bilindiği üzere Kırdki yazılan ilk eserdir.Derin anlamları olan ve diğer mevlitlere göre daha ağır olan bir mevlittir.Ahmed’i Xasi Lice müftüsüydü ve aslen Bingöllüydü.Xasi’den sonra Osman Eefendi ( Babıj) tarafından yazılan bir mevlit var.Osman Efendi halk tarafından çok sevilen ve sayılan bir alimdi.Ancak kaleme aldığı eseri kendisi tarafından baskıya verilip çoğaltılamadı. Bu eser 1933 yılında Celadet Bedirhan tarafından ilk defa Havar Dergisinde yayınlandı.Osman Efendinin mevlidi kendi bölgesinin azıyla yazılmış.Bu mevlitte Arapça’nın etkisi çok az.Eser daha Hévi ve Vate’de yayınlandı.Bir diğer mevlitte Mele Mehmed Ali’nin mevlididir.Bu mevlit 1971 yılında yazılmış.Bu mevlit 5 bölümden meydana gelmektedir.Hem içerik hem de dil açısından zengin bir içeriği var.Mehmed Ali 1977’de de Said Nursi için bir kasidede yazmış.M.Mehmed Ali’nin mevlidinde derin bir aşk var.Bir diğer mevlidimiz Mele Kamil Pueğ tarafından kaleme alınmış.Bu mevlitte içerik açısından çok zengin bir mevlit.Bir diğer mevlitte Mele Abdülkadir tarafından yazılmış.Bu mevlit daha basılmamış.Mevlit toplam 15 bölümden ve 288 beyitten meydana gelmektedir.Toplam 6 mevlitte birer şaheserdir.”diye konuştu.
Selim’den sonra söz alan Roşan Lezgin ise Modern Kırd Edebiyatı konusunu ele aldı. Kırd edebiyatında yayınlanan roman, hikaye ve öyküleri anlatan Lezgin, eserlerin içeriği ve dilin zenginliğini anlattı.