Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

DOLAR 32,4916 % -0.16
EURO 34,9570 % 0.34
GRAM ALTIN 2.433,02 % 0,41
ÇEYREK A. 3.977,98 % 0,41
BITCOIN 64.404,00 -0.646
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 21°
Google News

“Vahdet toplumu olmak için Tevhidi kabul etmemiz gerekir”

Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde Genç İlçe Müftülüğü tarafında kutlu doğum programı düzenledi. Programda konuşan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Halil Bulut, “Vahdet toplumu olmak için Tevhidi kabul etmemiz gerekir” dedi.

Son Güncelleme :

25 Nisan 2016 - 8:45

“Vahdet toplumu olmak için Tevhidi kabul etmemiz gerekir”

2016 Yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde Genç İlçe Müftülüğü tarafından,  İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Halil Bulut’un konuşmacı olarak katıldığı Kutlu Doğum programı gerçekleştirildi. Gerçekleşen programa, Kaymakam Abdullah Köklü, İlçe Milli Eğitim Müdürü Remzi Dinler, İlçe Müftüsü Hanifi Ballı, Prof. Dr. İbrahim Halil Bulut, kurum amirleri ile çok sayıda bay-bayan davetlisi katıldı.

 

 

İlçe Kültür Merkezinde gerçekleşen program Hafız Oktay Yalçın’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından İlçe Müftüsü Hanifi Ballı’nın açılış konuşması ile devam etti. Ballı: “Bizler yıllarca peygamberin hayatını anlatarak edebiyat yaparak ömrümüzü yitirmeyelim. Onun sünnetine bağlı kalıp, onu yaşamamız lazım dedi. Ballı, “Değerli misafirler hepiniz Peygamber (a.s. v)in kutlu viladeti için yaptığımız bu etkinliğe hoş geldiniz. Teşrifleriniz için sizlere teşekkür ederim. Ve sizleri Allah’ın selamıyla selamlıyorum.  Aziz kardeşlerim bugün dünyanın her tarafından hoş olmayan sahneler vardır. Hepiniz biliyorsunuz ilçemizden ciğerimizden bir parça gibi bir şehit polis kardeşimizi uğurladık. Allah kardeşimize rahmet etsin. Bu kutlu viladet günlerin hatırına rabbim onu peygamberin şefaatine nail etsin.  Geriye kalan akrabalarına da Cenab-ı Mevla sabırlar versin. Değerli misafir kardeşlerim, bir memlekette bir şeyler olmaya başladığı zaman onun lehine ve aleyhinde konuşmalar çok olur. Kutlu doğum, mevlit kandilleri ve diğer dini gecelerle alakalı bidat olması konusuyla konuşmaları dinleye bilirsin. Bunları dinlememenizi rica ediyorum. Sizlere Hicr süresi 71. Ayeti celileyi aktarayım.  Cenab-ı Allah, peygambere hitap ederken, ‘Senin hayatına yemin ediyorum ki. Onlar dalalete sürüklenip gidiyor’ diyor.  Şurada şunu çıkartıyoruz. Cenabı Hak (c.c), Hz. Peygamber’in (a.s.v) senin ömrünle yemin ediyorum diyor ve o, o kadar bir ömre sahip ki, o kadar bir servete sahip ki Allah onun o ömrü üzerinde yemin ediyor. Evet, o çok değerli o ömrünü ümmet için harcadı. Bizler her sene bunları anlatıyoruz ama sadece bu kısadan hisse gibi olmasın. Ve yine diyorum ki, bizler yıllarca bunları anlatarak edebiyat yaparak ömrümüzü yitirmeyelim. Bakınız büyük âlimler derki, muhabbetin alameti inkiyad ve teslimdir. Yani onun sünnetine bağlı kalmaktır. Onu yaşamaktır. Yoksa ben seni çok seviyorum ya Resulullah demekle olmaz” diye ifade etti.

Ballı’nın konuşmasının ardında Diyanet İşler Başkanlığınca hazırlanan“Hz. Peygamber, tevhid ve Vahdet, Gelin Birlik Olalım” adlı sinevizyon gösterimi yapıldı.

 

“Bölünmüşlüğün tefrikanın ayyuka çıktığı bu dönemde tevhit ve vahdete çok ihtiyacımız var”

Ballı’nın akabinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Halil Bulut, “Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet, Gelin Birlik Olalım” konulu konferans verdi. Yaşanılan sürecin parçalanmışlığın, bölünmüşlüğün ve tefrikanın ayyuka çıktığı bir dönem olduğunu belirten Bulut, bu dönemde tevhit ve vahdete çok ihtiyacın olduğunu söyledi. Prf. Dr. İbrahim Halil konuşmasında: “Bu kutlu viladet nedeniyle ülkemizde bu sene olduğu gibi her sene güzel şeyler oluyor. Bizlerde ta 1989 yılından beri bu kutlu doğum etkinliklerini düzenliyoruz. Değerli arkadaşlar bu sene ki temamızı “Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet, Gelin Birlik Olalım”dır. İşin doğrusu bu sene çok güzel ve isabetli bir konu seçilmiş. Tevhit ve Vahdete çok çok ihtiyacımız var. Yaşadığımız bu dönem içinde geçtiğimizi bu süreç, parçalanmışlığın, bölünmüşlüğün tefrikanın ayyuka çıktığı bir dönemdir. İşte bu dönemde yeniden tevhit ve vahdete dikkat çekmek ve ümmetin birliği için bu tema seçilmiş. Ben konuşmama tevhit ve vahdet nedir. Vahdeti bozan şeyler nelerdir. Ve peygamberin o kadar tevhit ve vahdete vurgu yapmasına rağmen ümmetin bugün içine düştüğü tefrikaya genel bir bakmak ve irdelemek istiyorum”

 

“Tevhit, sadece bir kelime den ibaret değil”

Bulut, “Değerli misafirler Tevhit denildiğinde aklımıza ne gelir. Tevhit, Allah’u tealanın varlığı ve birliğini kabul etmek, onun fiilleri ve sıfatların da tek bir olduğunu kabul etmek. Doğrusu Kur’an-ı Kerimde ‘Tevhit’ kelimesi geçmemektedir. Yani baştan sona okursanız böyle bir kelimeyle karşılaşamazsınız. Yani “We tewhidu” diye bir kelimeyle karşılaşamazsınız. Ancak Kur’an-ı Kerimde ‘Vahid’ ismi vardır. ‘Ahed’ ismi vardır. Allah, Kur’an-ı Kerimde zatını açıklarken ‘Vahid’ ismini kullanır. ‘Bir’ yani Allah birdir demektedir. Kuar’an da 23 kez bu kelime geçmektedir. Bir yerde de Ahed ismi geçer. Allah kendisi için hem Vahid der, hem de Ahed ismi kullanır. Farkı nedir? Doğrusu, Vahid ismini çok kullanır bunun anlamı da birdir. Ahed ise bir sıralama anlamında değildir. O, tektir anlamında kullanılır. Yani dengi olmayandır. Bu itibarla ahadiyet, vahdetiyeti içine alır. Biz Kur’an-ı Kerimde Allah’ın zatını tanımlarken Vahid ismini İhlâs Süresinde ki ahediyetle açıklıyoruz. Ve çerçevesini bu şekilde çizeriz. Kıymetli misafirler, tevhit sadece bir kelime den ibaret değil. Hani kocaman bir kapıyı düşünün o, kapıdan içeri girdiğinizde orda çok devasa bir alan olduğunu bir görüntü düşünün. İşte tevhit o ana kapıdır. Oradan içeri daldığınızda çok geniş alanlara gidersiniz. Bizim ulemamız âlimlerimiz şöyle bir irca faaliyetinde bulunmuşlar. Kısaca ifade edeyim. Malumunuz Kur’an-ı Kerim’i ifade edilen sübutuyla, delaletiyle, her bir hususuna inanmak imanımızın bir gereğidir. Allah Teâlâ bir şeyi yapın ve yapmayın dediği bir hususu ben bir Müslüman olarak yapmak zorundayım. Benim imanımın gereğidir. Yani Allah’u Teâlâ Kur’an da cinlerden ediyorsa biz Müslümanlar bunu kabul etmek zorundayız. Mümin kalarak ben böyle bir şey kabul etmiyorum diye bir lüksümüz yok. Yani e hocam, âlimlerimiz Kur’an da irdelediği Amentü diye tabir edilen 6 altı şarta tek mi inanalım? Derseniz. Şöyle diyeyim âlimlerimiz bütün farzlarımızı bu altı şartın altında birleştirmişler. Bu şartlar hepsini kapsıyor. Ama tek tek baktığımız da belki 50 belki 60 tane farz vardır. Ama bunların özü Amentü’dür. Ve ulema bunun dışında bir bütün farzları ve kabul etmemiz gerekenleri, ‘Ulûhiyet, Nübüvvet ve Maat’  da toplamışlardır. Yani Kur’an önce 6 şartta toplanmış sonra 3 başlık altında tanımlamış ve en sonda 1 koşul altında tevhit inancıyla mühürlemiştir”

 

 “Vahdet toplumu olmak için Tevhidi kabul etmemiz gerekir”

Tevhitsiz vahdet olmayacağını söyleyen Bulut, konuşmasını şöyle sürdürdü. “Aziz dostlar tevhidi tanımladıktan sonra vahdet nedir? Bir bakalım. Vahdet, işte tevhit dediğimiz bu inanca inanan fertlerin oluşturduğu toplum bir vahdet toplumudur. Allah’ın birliğine, yüceliğine ve her şeyi yaratandır inananların oluşturduğu topluma biz Vahdet diyoruz. Vahdet toplumu olmak için hepimizin aynı mezhebe, meşrebe, coğrafyaya, ırkta olmamız gerekmiyor. Vahdeti oluşturmamız için sadece tek olan şart aynı inancımız olan tevhidi kabul etmemiz gerekir. Bu uğurda aynı ideallerimiz ve ülkümüz olsun. Bu gerçekleştirdiğimizde hem Tevhidi hem de vahdet bir toplumu oluşturmuş oluruz. Yoksa vahdet toplumu olalım diye aklımızı, kimliğimizi yaşantımızı birine peşkeş çekmemizin bir anlamı yok. Biz biz olan kimliğimizle, kültürümüzle, dilimizle yeter ki o tevhit esaslarımızı etrafında birleşelim. Ve vahdet tolumu, ümmettin birliğini inşa etmiş oluruz” diye konuştu.

 


YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.