
Son günlerde İçişleri Bakanı ve Başbakan tarafından tekçi yaklaşımların sıkça dillendirdiğini, toplumsal tepki nedeniyle dil sürçmesi olarak ifade edildiğini söyleyen BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Bingöl Milletvekili Dr. İdris Baluken şunları söyledi: "Bu uygulamalar, dil sürçmesini yaratan bilinçaltı politikaları ile aynı şekilde devam ettirilmektedir. Tek millet, tek din, tek kimlik üzerine inşa edilen 1924 Anayasası'nın ruhu, halen yönetilmekte olduğumuz 12 Eylül Anayasası'nda aynı doğrultuda korunmuş, uygulamaların getirdiği travma ise AKP hükümeti döneminde artarak kararlılıkla devam ettirilmiştir" diye konuştu.
'Çok Dilli Belediyecilik' uygulaması nedeniyle BDP'li belediyeler hakkında soruşturma başlatıldığını, aynı uygulamayı yapan AK Partili Belediyelerin ise korunduğunu öne süren Baluken, "Belediye web sitesi açılışında, kültürlerin tanıtımını sağlayan tabelalarda ve takvimlerin basımında resmi dil olan Türkçenin yanında, Türkçe bilmeyenlerin de kendi anadillerinde hizmet alma hakkı nedeniyle başlatılan bu uygulamaya karşılık, İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından soruşturma başlatılmıştır. Oysa bu hizmetler AK Partili belediyelerin de tamamında verilmektedir. Buna rağmen hiçbir belediyeye uygulanmayan bu süreç, sadece BDP'li belediyelerde başlatılmış, BDP'li diğer belediyelere de aba altından sopa gösterilerek fiili bir tehdit durumu yaratılmıştır" şeklinde konuştu.
Yeni anayasa sürecinde AK Partinin, Çok Dilli Belediyecilik konusunda tavrını net olarak ortaya koyması gerektiğini ifade eden Baluken, "Tüm dillerin, kimliklerin, etnisitelerin, inançların ve farkılıklarının kendilerini özgürce ifade edebilecekleri özgürlükçü bir Anayasa mı, yoksa tekçi maddeleri ile kan, gözyaşı, tutuklama ve ölüm dışında halklarımıza hiçbir faydası olmayan baskıcı Anayasa mı? Dil sürçmelerinin şekillendirdiği yasakçı bir Anayasa mı? Toplumsal talepler karşılayan demokratik bir Anayasa mı?" diye konuştu. Halkı kin ve nefrete sürükleyen ayrımcı uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğini dile getiren Baluken, "Yeni Anayasa'da, farklılıklara özgürlük koridoru açan yaklaşım benimsenmelidir. Ancak o zaman Anayasanın bir anlamı olacaktır. Aksi halde Anayasa, tekçi zihniyetin kendi statülerini genişletmek için imtiyaz aracı olacaktır" dedi.