Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

DOLAR 32,7815 % 0.6
EURO 35,4862 % 0.49
GRAM ALTIN 2.510,41 % 1,04
ÇEYREK A. 4.104,52 % 1,04
BITCOIN 2.029.716 -0.194
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 13°
Google News

EĞİN: “UMUTLARIM AZ”

İstanbul’daki Gezi Parkı olayları ile Suriye ve Mısır’daki iç savaşı değerlendiren Cemal Eğin, Çözüm Süreci konusunda beklentilerin karşılanamadığını söyledi ve “Çözüm çok arzuluyoruz. Ama gördüğüm tablo nedeniyle umutlarım az” dedi.

Son Güncelleme :

16 Eylül 2013 - 10:04

EĞİN: “UMUTLARIM AZ”

2012 genel seçimlerinde Büyük Birlik Partisi’nden(BBP) Bingöl Milletvekili Adayı olan ve İstanbul’da yaşayan Bingöllü İşadamı Cemal Eğin, Genç Belediye Abdurrahim Ariç’in oğlunun düğün merasimi nedeniyle geldiği Bingöl’de, gazetemizi ziyaret etti.

BBP MKYK Üyesi Tahsin Bayram, BBP İl Başkanı Hasan Arıkız ve Alperen Ocakları İl Başkanı Mehmet Bürkek ile birlikte Bingöl Online Gazetesi’ne yaptığı ziyaretinde gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Cemal Eğin, İstanbul’daki Gezi Parkı olayları, Suriye ve Mısır’daki iç savaş ile ülkenin odaklandığı Çözüm Süreci hakkında önemli noktalara temas etti.

Gazetemiz imtiyaz Sahibi Hakim Değişgeç’in sorularını yanıtlayan Eğin, Türkiye’nin içerde yaşadığı sorunların neredeyse tamamının dış güçler tarafından organize edildiği ve desteklendiği söyledi.

Sayın Eğin, İstanbul’da yaşayan bir işadamısınız. Sizleri çok daha yakından ilgilendiren Gezi Parkı olaylarının ülkemize ve iş dünyasına etkisi ne oldu?

İş dünyasına ciddi zararları oldu. İlk günlerinde duyarlı insanların müdahalesi olarak başladı. Daha sonra sol muhalefet bunu iktidara gol atma niyetiyle fırsata çevirdi. Onu takip eden ileriki günlerde de dış mihraklar harekete geçerek kriz yaratmak adına aktörlük yaptılar.

Mesela, ellerinde mikrofonla Taksim meydanında ‘Katil Devlet’ diyerek bağıran insanlar oldu. Aynı zamanda ‘hepimiz Ermeni’yiz’ diyenler oldu. Buradan da net olarak anlaşıldı ki, ağaç bahaneydi. Dış güçler tarafından süreç başka noktalara çekiliyordu.

Örneğin, bir iş adamı şu anısını anlattı: “Taksim meydanında pizza dağıtıldığını gördüm. Bunun nereden geldiğini sorunca, pizzanın gönderildiği pizzacının adresi verdiler. Pizzacıya gittim, bunu gönderenlere teşekkür etmek istediğimi söyleyince, kendilerinin de ödemeyi kimin yaptığını bilmediklerini, Meksika’dan birinin, 6 Bin adet pizzanın parasını internet üzerinden ödeyerek pizzaların Taksim meydanında eylemcilere dağıtılmasını istediğini söylediler”

Bundan da anlaşılıyor ki, dış güçler boş durmadı, her fırsatta lojistik destek vererek eylemlerin devamlılığını sağladılar.

İş dünyası bunun ağır sonuçlarını hissetti. Sıcak para uçup gidince nakit sıkıntısı yaşanmaya başladı. İş dünyasının bankalardan kullandığı yıllık rotatif kredinin faiz oranı 6.65 iken, Gezi olaylarından sonra 10 civarında. Dolar 1800 iken 2 bin lirayı aştı, Euro 2,7 liraya ulaştı.

İstanbul’daki bir ağaç Hataylıları ne kadar ilgilendirmiyorsa, Hatay’daki ağaç da İstanbulluları o kadar ilgilendirmiyor.

Ama burada mesele ağaç olmadığı için, Hükümeti devirme planının doğurduğu fırsatı kullanma var. Bunun için İstanbul’daki ağaç bahanesiyle ülkenin dört bir yanında eylemler yapılıyor. Bu da ülkemize zarar vermekten başka bir şey değil.

Gezi Parkı’nda yapılmak istenen değişiklik gerçekten de bir tabiat katliamı olacak mıydı?

Katliama sebep olacak bir orman da yok orada. Gerçekten AVM yapılırsa doğru bir adım olmaz. Mevcut Kültür merkezini aynı ölçülerde yenileme olursa sıkıntı olmaz. Sökülen ağaçların sayısı da çok fazla değil.

Gezi olaylarına sahip çıkan KOÇ Holding, Tuzla Akfırat’ta Koç Üniversitesi ve Koç Lisesi yapılırken asıl orman katliamını orada yaptılar. Bunu yapanlar, maalesef bugün Gezi Parkı’ndaki birkaç ağacın yerinden sökülmesini memleket meselesine çevrilmesini desteklediler. İş dünyasındaki ciddi bir kriz yaşanmasının altına da imza atmış oldular. Halkımız da bunu görüyor tabi.

Suriye ve Mısır’da yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun genelde ülkemize, özelde ise iş dünyasına etkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Suriye’deki iç savaş nedeniyle 500 bin insanın Türkiye’de barındırıldığı söyleniyor. Gayri resmi bilgiler ise bu rakamın 1 milyon olduğu yönünde. Bunlardan 80 binin İstanbul’da barındırıldığı belirtilirken, Esed güçlerinin mağdur insan profili ile ajan olarak Türkiye’ye gönderdiği kaç insan olduğunu bilemiyoruz.

Öyle ki, Bingöl’de yakalanan bombalı aracın bile Esed güçlerince yönlendirildiği ve eylem hazırlıklarının farklı noktalarda da yürütüldüğü bilgileri de basına yansıdı.

Mültecilerin belli bir noktada barındırılması gerekirken ülkenin her tarafına yayılmasına fırsat vermek de gelecek açısından sıkıntılı olabilir. Çünkü kimin ajan, kimin mağdur olduğunu bilemiyorsunuz.

Dış mihrakların iki büyük projesi vardı. Mısır’da hedeflerine ulaştılar. Türkiye için de Gezi olayları üzerinden darbe girişimleri vardı fakat burada başarılı olamadılar.

Mısır ve Suriye’deki iç çatışmalar nedeniyle iş dünyası birçok tesisini kapattı, ithalat ve ihracat durduruldu.

Bingöl’de siyaset yaptınız. Şuanda İstanbul’dasınız. Bugün Bingöl’e geldiniz. Nasıl bir Bingöl ile karşılaştınız?

Altyapının yapılıyor olması memnun etti. Ancak üstyapının yavaş ilerlediğini görmek üzüntü verici. Birkaç ay önce geldiğimde üstyapı bu haldeydi, bugün geldik yine aynı halde. Belediye ve yüklenici firmanın, ekip sayısının arttırılmasını sağlayıp kışın bu insanların daha büyük mağduriyetler yaşamasının önüne geçilmesi lazım. Toz toprak çok, ayrıca susuzluk sorunu olduğunu öğrendim. Hangi mahallede su akmayacaksa anons sistemiyle halkın bilgilendirilmesi lazım. Bir mahalleyi bitirip diğerine geçseydiler daha hızlı çalışabilirlerdi. Ama şehri bir seferde kazıyorlar.

“Patlak olabileceği nedeniyle şehrin tümünü aynı anda kazıldıkları belirtiliyor”

O zaman bunlar yaptıkları işten emin değiller. Isıtma yöntemiyle borular kaynak yapılıyor. Bir mahalleyi bitirip tazyikli suyla kontrolünü yapabilirler. Şehri bir anda kazarsanız sonuç da böyle olur.

Son olarak Çözüm Süreci konusundaki görüşünüzü aktarmanızı istiyoruz. Gerçekten de olumu bir sonuç doğuracağına inanıyor musunuz?

Tabi ki, sorunun çözülmesini çok arzu ediyorum. Asker, polis, sivil halkın, kısacası insanların ölmesini istemiyoruz. Çözüm sürecinde taraflardan biri ülkenin Başbakanı. Ama diğer taraftaki kişinin gerçek bir taraf olduğunu görmüyorum. Diğer tarafı yöneten; Türkiye’deki partileri, İmralı’daki ataları, Kandildeki yabancı uyruklu komutanları, Türkiye-Suriye savaşını kızıştırmak isteyen ve koalisyondan ilk çekilmeyi açıklayan İngiltere, Amerika, Almanya, Rusya, Çin ve son zamanlarda İran var.

Sormak lazım, gerçek muhatap kim? İstihbarat raporlarına göre dağa çıkan kişi sayısı giderek artıyor. Çekilmede kadınların, yaşlıların ve hastaların olduğu belirtiliyor. Burada bir samimiyet göremiyorum.

İki de bir ‘şu şartlarımızı kabul etmezseniz şunu yaparız’ deniliyor. Bu nedene umutlarım az. Ama temennim, sorunun çözülmesinden yana. Mağdur halk, gerçekten çözüm istiyor. Samimi olan herkesin tavrı ve beklentisi bu yönde.

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.