Genç ilçesinde 1999 yılında özel harekâtçıların ağır makineli silahlarla PKK`li diye öldürdükleri 2 kişinin sivil olduğu ortaya çıktı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dava ile ilgili olarak gizli tanık H.K`nin ifadeleri üzerine yaptığı soruşturma kapsamında, iki vatandaşın katledildiği olay ile ilgili olarak 5 özel harekâtçı polis hakkında fezleke hazırladı.
Doksanlı yıllarda derin yapıların bölge halkına reva gördüğü zulmün prototipi niteliğindeki bu olayı, o günlerde yaşananların tanıklarından dinledik. Saldırıda oğlunu ve kardeşini kaybeden Ahmet Eliveren, kardeşini ve oğlunu kaybettiği olaydan sonra savcılık başta olmak üzere kaymakamlık ve valiliğin de olayı örtbas etmeye çalıştığını iddia etti.
Eliveren, olaydan sonra sürekli olarak ölümle tehdit edildiğini ve bu nedenle memleketini terk ettiğini belirterek 14 yıldan bu yana Bingöl`e gidemediğini söyledi.
“Göç etmeye zorlandık”
Korkunç olay, 17 Nisan 1999`da Bingöl Genç`te yaşandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan fezlekeye göre, 19 yaşındaki Mehmet Eliveren ile yeğeni 17 yaşındaki Yılmaz Eliveren bu tarihte öldürüldü. Korkunç cinayetin aydınlatılmaması için büyük çaba harcayan özel harekât polisleri, öldürülen Yılmaz Eliveren`nin ailesini göç etmeye zorladı. Göç etmeye zorlanan Yılmaz Eliveren`nin babası Ahmet Eliveren Bursa`ya taşındı. Baba Eliveren olayı tüm ayrıntıları ile birlikte anlattı.
“14 yıldır terör muamelesi görüyorum”
Yaşadığı zulmün tarifsiz hüznü yüzündeki ifadelere yansıyan Eliveren, 14 yıldan bu yana çok büyük acılar yaşadıklarını söyledi.
"Ben Ahmet Eliveren, oğlu devletin polisleri tarafından öldürülen ve bundan dolayı terörist muamelesi gören bir babayım." diyerek sözlerine başlayan acılı baba yaşadıklarını şu ifadelerle dile getirdi: "Biz Bingöl`ün Genç ilçesinde askeri malzeme satan esnaf bir aileydik. Bizi orda tanımayan yoktu. Tüm kamu görevlileri ise alışverişini bizim iş yerinde yapardı. Bu kamu görevlilerinden bir tanesi de Bingöl ilçe emniyet Müdürlüğü`nde görev yapan özel harekât polis amirlerinden A.K.ydi. A. K. kendisine bir araba almak için bir ara benden borç para istedi ben de kendisine 8 bin dolar borç para verdim. Belli bir müddet sonra benim paraya ihtiyacım oldu ve kendisine borç olarak verdiğim 8 bin doları geri istedim. O da bana `senin bende paran falan yok` dedi.
Aramızda herhangi resmi bir belge de olmadığı için bunu ispatlayamayacağımı söyleyerek gitti."
“Sizi yakacağım”
Daha sonra tekrar özel harekâtçı A. K.`yi gördüğünü söyleyen Eliveren: “Bu sefer rahmetli kardeşim Mehmet Eliveren`de yanımdaydı. Yine paramı istedim `paran falan yok.` dedi bana ve tartıştık sonra bize `siz göreceksiniz sizi yakacağım` şeklinde tehditler savurarak uzaklaştı” şeklinde konuştu.
Eliveren, 17 Nisan 1999 tarihinde saat 21.00 sıralarında oğlu Yılmaz`a ve kardeşi Mehmet`e dükkânı kapattıktan sonra eve gitmelerini söylediğini ifade ederek: “Oğlumla kardeşim gittikten bir saat sonra falan silah sesleri duyuldu. Sonra mahalle sakinleri 2 teröristin öldürüldüğünü konuşmaya başladılar. Daha sonra eve aradım oğlumun gelip gelmediğini sordum gelmediğini öğrendiğimde telaşlanmaya başladım ve hemen emniyete gittim. Emniyete gittiğimde özel harekâtçı A. K`yi gördüm ve oğlumla kardeşimi sordum o da bilmediğini söyledi. Ben `Eğer onları yakaladıysanız bileyim veya öldürdüyseniz cenazesini alayım` dedim. A. K. bana, `yok bugün öldürülen 2 kişi sırt çantalı sakallı silahlı teröristleridir` deyince rahatladım çünkü benim oğlumla kardeşim traşlı, kravatlı öğrencilerdi " diye konuştu.
O gün eve dönmeyen çocukları iyice merak ettiğini ve terör diye öldürülen 2 kişinin oğluyla kardeşi olabileceğinden iyice şüphelendiğini ifade eden baba Eliveren, tanıdığı bir korucuyu arayarak öldürülen kişilerin kim olduğunu sorunca korucunun kendisine, öldürülenlerin kardeşi Mehmet ile oğlu Yılmaz`ın olduğunu ve şuanda her ikisinin de betonun üzerine yatırılmış halde bulunduğunu söylediğini kaydetti.
“Tüm polisler silahlarını bize doğrultarak nişan aldı”
Bunun üzerine yanına esnafları ve akrabalarından 30-40 kişi alıp emniyete gittiğini anlatan baba Eliveren şöyle devam etti: "İlçe emniyetine gittiğimiz de özel harekât polisi A. K.`ye çocuklarımızı vurdun bari cenazelerini ver dediğimde A.K. yanındaki polislere `bunların hepsi teröristtir vurun!" diye emir verdi ve tüm polisler silahlarını bize doğrultarak nişan aldı. Bizde mecbur geri çekilip gittik. Aradan bir saat geçtikten sonra emniyetten telefonla arayıp `gelin cesetleri` alın dediler.
“Kardeşim Mehmet`in bir bacağı kopmuştu”
Emniyete gittiğimizde çocukların cansız bedenlerinin yerde yattığını gördük. Savcı da gelmişti o da ölenlerin lise öğrencisi olduğunu anlayınca oğlumun kravatını bize uzatıp `bari şu kravatı alın" dedi.
Liseli öğrencilerin vurulma anını görgü tanıklarından öğrendiğini aktaran baba Eliveren: “Oğlumla kardeşim akşam eve gitmek için çıktıklarında yolda bir panzer ve içinden 5 özel harekat polisi iniyor başlarında ise A.K. var. A.K. "bunlar teröristtir vurun" emri veriyor kardeşim Mehmet `biz terörist değiliz, Kısmet Ticaret’in çocuklarıyız` der demez ateş etmeye başlıyorlar ve orada ikisini de öldürüyorlar "diye konuştu.
Kardeşi Mehmet`in bir bacağının dizinin altından koptuğunu ifade eden baba Eliveren, büyük bir acıyla savcının yanına gittiğini ve durumu anlattığını söyledi.
“Kaymakam, ölenler teröristtir diyerek bizi makamından kovdu”
Dönemin savcısının ise hemen bir terör fezlekesi hazırladığını iddia eden Eliveren, önce Kaymakamlığa gidip ölenlerin PKK`li değil, liseli gençler olduğunu anlattığını ancak Kaymakam tarafından makamından kovulduğunu daha sonra Valiliğe gittiğini, Vali tarafından da dikkate alınmadığını öne sürdü.
Olayın peşine düştüğü için kar maskeli özel harekât timleri tarafından defalarca gece evlerine baskın yapıldığını, olayı araştırması durumunda kendisi ve ailesinin de öldürüleceği yönünde tehditler aldığını öne süren baba Eliveren: “En son bir sabah dükkânımı açmaya gelince baktım ki dükkânım silahlarla taranmış. Jandarma`yı aradım oraya polis bakıyor dediler 155`i aradım durumu anlattım ne gelen oldu nede giden” dedi.
“Artık can ve mal güvenliğim kalmamıştı”
Artık can ve mal güvenliğinin kalmadığını anladığını ifade eden baba Eliveren: “Mecbur göç etmek zorunda kaldık ve 14 yıldır memleketime hiç gidemedim. Kendi kardeşimin ve oğlumun mezarını bir kez olsun ziyaret edemedim” diye konuştu.
“AK Parti beni yönetimden çıkardı”
Yaşanan o acı olaydan sonra 14 yıl boyunca sürekli dışlandığını dile getiren baba Eliveren: “Bir iş yeri açtım çevremdeki hiç kimse gelip alışveriş yapmadı iflas ettim. Daha sonra AK Parti mahalle temsilciliklerinde görev aldım, onlar da öğrenince beni yönetimden çıkardılar ve şimdi bir inşaatta amele olarak çalışıyorum” şeklinde konuştu.
“Bu olayı yaşatanlar evlerinde, sıcak yuvalarında ama biz”
Bu olayı yaşatanların şuanda halen görevleri başında olduklarını, evlerinde sıcak yuvalarında oturduğunu ifade eden Eliveren, "Biz ise bu acıyla yanıp kavruluyoruz” diye konuştu.
Yeni gelen Cumhuriyet savcısının bu olayı aydınlatmak için yeni fezleke hazırladığını belirten Eliveren, şuanda bu cinayeti işleyen 5 özel harekât polisi hakkında suç duyurusunun başlatıldığını ve onlara da yargı yolunun açıldığını söyledi.
Eliveren son olarak, kendisine ve ailesine büyük acılar yaşatan kişilerin hak ettikleri cezalara çarptırılmasını istedi.
“Çatışma süsü verdiler”
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı yeniden açtı ve tanıkları yeniden dinledi. Gizli tanık olarak ifade veren, H.K. öldürülen Mehmet ve Yılmaz Eliveren`in üzerinde herhangi bir silah olmadığını belirterek, 1998`de öldürülen 5 PKK`lının silahlarının bir bölümünün kayıtlara sokulmayarak, emniyetin deposuna kaldırıldığını anlattı. Tanık, komiserlerden birinin olaydan 1,5 saat sonra bu silahlar arasından 1 kaleşnikof ve 2 bomba getirilmesini istediğini, silahlar geldikten sonra da çatışma süsü verildiğini aktardı.
Savcılık soruşturmayı derinleştirerek, yaptığı inceleme sonucu takipsizlik kararını kaldırdı ve hazırladığı fezlekede, maç izledikten sonra bir büfeden sigara alan amca ve yeğenin eve giderken öldürüldüklerini belirtti.
"Gerçeğe aykırı tutanak tutulmuştu"
Fezlekede, polislerin Mehmet ve Yılmaz Eliveren`in kendilerine ateş ettiklerine dair gerçeğe aykırı tutanak tuttukları, ancak ölenlerin PKK`lı olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığından dolayı operasyonda görev alan özel harekât polisler, B.G, K.Ç; polis memurları M.A, M.Y ve A.K`nin ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmaları gerektiği kaydedildi.