Toplumsal problemlerin başında uyuşturucu geldiğini ifade eden Tasalı: “Günümüz toplumlarının en büyük sorunları sosyal problemlerden doğmaktadır. Materyalist ve kapitalist toplumlarda, sistemin çarpıklıklarından ortaya çıkan bu sosyal problemler insanoğlunu adeta esir almıştır. Uyuşturucu ise tüm bu problemlere kaynaklık eden etkenlerin başında gelir. Bu tür sosyal problemlerin, kapitalist ve materyalist dünya görüşünün hâkim olduğu batı toplumlarında meydana gelmesi normal karşılanabilir. Ancak Bingöl gibi mütedeyyin bir memlekette olması anormal bir durumdur, düşündürücüdür, endişe vericidir. Burada bir kasıt ve art niyet söz konusu olup olmadığı yetkililer tarafından araştırılmalı” dedi.
Toplumsal sorunlara duyarlı olan herkesin el atması gerektiğini vurgulayan Tasalı: “Toplumun tüm kesimleri (Resmi ve sivil kurumlar) el birlik, bu sosyal sorunlara karşı acil önlemler almalıdırlar. Maddi kalkınmaya odaklanırken, manevi kalkınmayı da ihmal etmemelidirler. Söz konusu taraflar konuyla alakalı insan merkezli plan, proje ve programlar geliştirmelidirler. Aksi halde yarın çok geç olabilir. Ancak mütedeyyin Bingöl toplumunu kuşatan bu sosyal problemlerin varlığı, son zamanlarda artış göstermesi ve tehlikeli boyutlara ulaşması üzerinde ciddiyetle düşünülmesi ve tahlil edilmesi gerekir” diye konuştu.
Bingöl’ün bu gün içine düştüğü vaziyeti anlamak için; geçmişini iyi okumak ve analiz etmek gerektiğini vurgulayan Tasalı: “Özellikle cumhuriyetin kuruluşundan başlayan batılılaşma harekâtıyla birlikte ortaya çıkan ve günümüze kadar süregelen dini, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve etnik kimlik gibi sorunların varlığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Batıya yaranmak ve benzemek için yapılan devrimler sonucunda batı tipi yeni bir birey ve yeni bir toplum inşa edilmiştir. Baskıyla, zulümle tek tipleştirme, dizayn etme faaliyetleri Müslüman bireyi fıtratından uzaklaştırmış, sosyal hayatı hercümerç etmiş, mütedeyyin bölge halkına büyük acılar yaşatmış, onarılması güç, toplumsal felaketlere yol açmıştır” ifadelerine yer verildi.
“ALKOL MİLLİ İÇKİ KABUL EDİLMİŞ”
Tasalı şöyle devam etti: “ Alkol mili içki kabul edilmiş, yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline getirilmiştir. Kumar millîleştirilmiş, toplumda yaygınlaşması için “ödüllü” teşvikler yapılmıştır. Sistem tarafından dini nikâh yasaklanmış, nikâhsız ve gayri ahlaki ilişkiler, birliktelikler, cinsel sapkınlıklar teşvik edilmiş ve zina serbest bırakılmıştır. Kızlı erkekli karma eğitim kurumlarında, Fransa’dan ithal edilen laik eğitim sistemi devlet okullarında müfredata alınmıştır.”
“Ekonomi ve ticari hayatta faiz esas alınmış ve serbest bırakılmış, faiz kurumları sistem tarafından güvence altına alınmıştır” diyen Tasalı: “Bireyin ihtiyacı 20 iken, 100’e çıkarılmış, aşırı derecede tüketim teşvik edilmiştir. Toplum üreten değil, sürekli tüketen bir hale getirilmiş, lüks yaşam toplumun vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Sistem, batılılaşmayla birlikte devlette, toplumda, ailede ve bireyde yapmış olduğu bu değişim ve dönüşümü, edebiyatla, sanatla, müzikle, sinemayla, tiyatroyla, yazılı, görsel medyayla vb. araçları da kullanarak gerçekleştirmiştir” dedi.
Toplumumuzun bugün içine düştüğü sosyal bunalımların ve buhranların sebebini bu “batılılaşma” illetinde ve ulusalcı, laik Kemalist sistemin bizatihi kendisinde aramak gerektiğini belirten Tasalı: “Zira 1990-2000’li yıllar da bölgede “derin ve paralel” yapıların eliyle terörün, şiddetin ve kaosun icra edildiği, sokaklarında korkunun ve ölümün kol gezdiği karanlık dönemlerin ve 28 Şubat post modern askeri darbenin sebebiyet verdiği toplumsal tahribatları da göz ardı etmemek gerekir” diye konuştu.
Taslı, konuşmasının devamında: “O zamanın ‘derin ve paralel’ yapıları ve muktedirleri, gençlere ‘sizin camide ne işiniz var, gençsiniz, hayatınızın tadını çıkarınız, bu yaşa gelmiş hala bir kız arkadaşınız dahi yok vb’ sözler diyorlardı. Israr edip camiye devam eden masum, nazenin genç fidanlar ‘terör’ yaftasıyla tutuklanır, dışarıya kötü ve art niyetli oldukları propagandası yapılırdı. Tüm bu zulümler toplumda var olan sorunlara, felaketlere ayrıca kaynaklık etmiştir. Toplumu bu sosyal felaketlerden kurtarmak devletin asli görevlerindendir. Zira devlet bireyin canını, malını, ırzını, aklını ve neslini korumak zorundadır.”