Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

DOLAR 32,4513 % 0.12
EURO 34,5120 % 0.03
GRAM ALTIN 2.468,02 % -0,61
ÇEYREK A. 4.035,21 % -0,61
BITCOIN 2.115.166 -5.238
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 19°
Google News

KİMİN KALDIRIMI? KİMİN YOLU?

Bingöl’ün en büyük ilçesi olmak, kavşak noktasında bulunmak ve il merkezine önemli yakınlıkta olmak hepimiz için avantaj olarak gözükür. Fakat büyük olmanın getirdiği sorunların çözümünde ne kadar büyüklük gösterebildiğimiz de önemlidir.

Son Güncelleme :

22 Eylül 2013 - 14:38

KİMİN KALDIRIMI? KİMİN YOLU?

‘Kent Kültürü’nden bahsederken, genellikle toplumun görgü kurallarına gösterdiği riayeti, temizlik ve hoşgörüdeki hassasiyeti gelir akıllara.

 

 

Her fırsatta toplumsal yapının sıkıntılarından dem vurulur yönetenler tarafından. Ancak hiçbir zaman ‘topluma ne verdim?’ sorusuna yanıt aranmaz.

 

“Bingöl’den Genç’e bakışın nedir?” sorusuna karşılık“Trafik düzeni olmayan, kaldırımları işgal altında bulunan, işsizliğin yoğun ancak buna bağlı olarak altın bileziği bulunmayan (meslek) bireylerin yoğun yaşadığı bir yerleşim alanı profili var” cevapları ile çok sık karşılaşıyoruz.

 

Son günlerde herkesin sıklıkla şikâyetini bildirdiği “İşgal altındaki kaldırımlar ve aracın çok, kuralın yok olduğu ilçe merkezi” ile ilgili sıkıntının mutlak surette irdelenmesi gerektiği kanaatiyle görüşlerimi paylaşmak istedim.

 

Toplumda bireyler eleştirilir ya… İlçenin her yönüyle düzeninden, hizmetinden, huzur ve güvenliğinden sorumlu olanlar ne yapar? Birçok iş için ‘mali kaynak’ mazeretinin arkasına sığınılır fakat öyle işler de vardır ki, paraya ihtiyaç dahi duyulmaz. Yapılması gereken tek şey, kuralları uygulamak ve yanlışta diretenlere karşı sağlam bir duruş sergilemektir.

 

Dükkân mı kaldırımın ötesinde, yoksa kaldırım mı ötede?

Dışarıdan bakanlar, Genç’in kahvehaneleriyle meşhur olduğunu söyler. Kimisi çayının güzel oluşundan övgüyle bahseder, kimisi kuralların çiğnenmesine ve yayaların haklarının elinden alınmasına sitem eder.

 

Boylu boyuna uzanan çarşı merkezinde dolaştığınızda yayaların, genellikle ardı ardına sıralandığını görürsünüz ve bu tablo, dağ yolunda ilerleyen keçilerin peşin sıra dizilişini hatırlatır. Bunun sebebi halkın ‘kent kültüründen yoksun oluşu’ değildir. Dükkânlardaki ürünlerin işyerinden ziyade kaldırıma dizilmesi, yayaları buna mecbur kılan etkendir.

 

Kirasını ödediği işyerinin ön kısmını kendi malı gibi gören esnaf, her türlü işgal hakkının olduğunu sanır ve akşam işyerine doldurduğu ürünleri sabahın erken saatlerinden itibaren kaldırımlara dizer.

 

Okula giden öğrenciler ve öğretmenler, kamu kurumlarına giden personeller, çocuğunu okuldan almak isteyen anne ve babalar ve daha birçok kimse, her gün kaldırımlarda ardı ardına sıralanır ama tek bir cümle sitemde bulunmazlar. Çünkü esnafların hışmına uğramak istemezler.

 

İlçeyi yönetenler de her gün bu tabloyla karşı karşıyadır ve aynı sorunu onlar da yaşarlar. Ama onlar, vatandaşın sessiz çığlığını duymazlar. Esnafı selamlayarak geçtikleri kaldırımların işgal altında oluşuyla, yayaların haklarının gasp edildiğiyle ilgilenmezler.

 

Şimdi sormak gerekmez mi?

Esnafa işgal hakkı tanınırken, yayaların haklarının gasp edilişine neden göz yumuluyor?

Bayanların rahatça yürüyemediği bir kaldırımdan bir gün kendi aile bireylerinizin de geçeceğini düşünmez misiniz?

 

Kaldırımı işgal eden esnafa, ‘yayalar gelip aynısını sizin işyerinize yapsa tepkiniz ne olur?’ sorusu neden yöneltilmiyor?

 

Kanun ve kurallar toplumun daha rahat yaşam sürmesi için var iken, hatıra dayalı bir yönetim anlayışıyla bu ilçeyi ne kadar ileri noktaya taşıyabileceksiniz?

 

Esnaflar, dükkânından çok ürünlerinin dışarıda ilgi gördüğüne, “ürünleri kaldırıma dizersem daha çoksatarım” düşüncesine inanıyor. Bu yüzden de işgalci olmanın farkına varmazlar.

 

Kanun ve kuralları hatırlatan, bunları gerçek manada uygulayan olmayınca ve geçen yıllar bunun bir alışkanlık haline gelmesini sağlayınca, bizler de bugün bu konuları dile getirmiş oluyoruz.

 

Ürünlerin işyerinde sergilendiği, çayın kahvehane içinde içildiği, geniş ve etrafı çiçeklerle süslenmiş, yeşillendirilmiş kaldırımların bulunduğu, araç park sorunun yaşanmadığı bir ilçede yaşamayı hangimiz istemeyiz?

 

Tek suçlunun esnaf olduğuna inanmadığımı da vurgulamak isterim. Yıllardır süregelen bu işgal zihniyetine ‘dur’ diyen olsaydı, belki de esnaf da buna alışmış olacaktı. Bugün bu söylediklerimi ‘kendisine hakaret’ olarak algılamazdı.

 

Ve gelelim trafik sorununa;

Uzunca bir çarşıdan oluşan ilçe merkezinde araç park sorunu giderek büyüdüğü gibi, gerekli tedbirlerin alındığını söyleminin de oldukça güç olduğu kanaatimi paylaşmak isterim.

 

Genel mantık “kuralı koyarız, uymayana cezayı yazarız” olursa, sürücülere hakaret etmiş sayılırsınız. Önce araçların park edeceği alanlar oluşturmanız, trafiği engelleyecek yada aksatacak hususları ortadan kaldırmanız gerekmektedir. Bunlar yapılmadan yasak getirmeniz, devlet kurumlarının acizliğini gösterir.

 

Her boş arsaya illa bina yapılması gerekmiyor. Belediye bünyesinde açık otopark alanı oluşturulabilir. Kamu kurumlarının bahçeleri kısmen değerlendirilebilir. Yeni yapılacak alanlarda veya yapılarda otopark zorunluluğu getirilebilir.

 

Gaye çözüm üretmek yerine trafik cezası koçanlarını tüketmekse, bizim söylediklerimiz boşunadır. Ama amaç hizmet etmek, sorunları çözmek ve halkın daha ferah bir yaşam sürmesine katkıda bulunmaksa, artık sessizliğin bozulması gerekmektedir.

 

Sonuç olarak;

Gerek Genç Belediyesi, gerekse İlçe Emniyet Müdürlüğü artık sessizliğini bozmalı, belirtilen hususlarda ‘iyi polis’ rolünden sıyrılıp halkın öncelik olduğu bilinciyle kuralları uygulamaya başlamalıdır.

 

Bir esnaf olarak, ilçenin herhangi bir köşesindeki esnaf arkadaşımın ekmeğine el uzatmak haddime değildir. Ama vatandaşın beklentilerini onların da görmesi, birilerinin ‘kurallara uymalısın’ telkinine maruz kalmadan işgale son vermesi gerekmektedir.

 

Kaldırım işgali, trafik ve benzeri sorunlara bugünden çare bulunamazsa, bilmeliyiz ki, yıllar sonra çocuklarımız aynı sorunları tartışacaktır. Gelecek nesillere daha temiz, düzenli ve topluma saygının ana kural sayıldığı bir ‘Genç’ bırakmak istiyorsak, elimizi taşın altına oymaktan başka çaremiz yoktur.

 

Şikâyet, öneri ve temennilerimin insani ve vicdani bir sorumluluk olduğunu bilinciyle aktarılmış olduğunun anlaşılmasını ümit ediyor, hoşgörü çerçevesinde sıkıntıların çözülmesini yürekten diliyorum.

Sağlıcakla kalın…


ataşehir
keçiören
kızılay
kızılay
avrupa yakası
başakşehir
esenyurt

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.