O kanıya nasıl vardın Sayın Valim!

Yine acı bir haberin yankıları duyulmuştu.

Aktarılan bilgilerde, Diyarbakır’ın Lice ilçesi sınırı ile Bingöl’ün Genç İlçesi sınırının birleştiği yerde, yani Ecemiş Köyü’nde hayvanları otlatan 14 yaşındaki Ceylan Önkol isimli genç bir kızın ölü bulunduğu belirtiliyordu.

Saat 11.30 sıralarında meydana geldiği belirtilen bu olaydan 1 saat sonra durumu haber alan Ceylan Önkol’un amcası Yayla Köyü Muhtarı, güvenlik birimlerini ve Lice Cumhuriyet Savcılığı’nı arayarak yaşananları aktarıyor. Aradan geçen onca zaman karşılık ne gelen, ne de giden var! Bir sonraki aramada durumu savcıya tekrar aktaran acılı amcanın hıçkırık dolu yalvarışlarına rağmen olay bölgesine intikal eden olmuyor.

Yapılan görüşmede olay bölgesine intikal etmemekte ısrar eden savcının gerekçesi ise oldukça vahim… “Can güvenliğim yok! Siz cesedi alıp en yakın karakol olan Abalı Karakolu’na getirin’”

Muhtarın telefon görüşmelerine kulak veren ve olayın üstünün kapatılacağını düşünen olay mahallindeki bir vatandaşın durumu basına bildirme kararını alıp Diyarbakır ve Bingöl’deki basın kuruluşlarına ulaşmasının ardından harekelilik başlıyor.

Saat 14.00’da olayı haber alan Bingöl’deki basın çalışanlarından bir arkadaşım konuyu benimle paylaştı. Bunun üzerine kiraladığımız ticari bir araçla hemen Ecemiş Köyü’ne doğru yola koyuluk. Yolculuk sırasında muhtarla irtibata geçtik ve köye ulaşmamızı sağlayacak yolun tarifini acı dolu bir ses eşliğinde aldık.

Yaklaşık bir buçuk saat süren yolculuğun ardından Ecemiş Köyü’ne varmış, yaya olarak olay bölgesine gitmek üzere harekete koyulmuştuk. Yolda karşılaştığımız DİHA muhabirleri, bizden önce olay mahalline varmış ve gerekli çekimleri yapmışlardı. Olayın şekli ve durumu hakkındaki sorularımıza aldığımız ‘Ancak görmeniz lazım’ yanıtı, durumun vahametinin ne denli olduğunu hissettirmişti.

Artık Olay yerindeyiz

Güvenlik birimlerinin ve savcılarının tutumu karşısında ikinci büyük acıyı yaşayan Ceylan Önkol’un ailesi, elimizde fotoğraf makinesi ve kamerayı görünce yakamıza yapışmış ve “Ceylan’ın kime zararı vardı? Neden öldürüldü? Sadece hayvanları otlatıyordu. Başka bir suçu yoktu. Daha 14 yaşında ve onu paramparça olmuş bir şekilde gördük. Kızımızın hesabını kim kimden soracak? Neden çocuğumuz durduk yere öldürüldü?” sorularını ardı arkasına sıralayarak fail ya da faillerin bulunması istemini haykırmıştı.

Önkol ailesinin yaşadığı acının tarifi yoktu.

Onların yaşadığı acı sadece Ceylan’ın ölümü değil, bu ölüm olayına devletin güvenlik ve adli birimlerinin duyarsız kalmasıydı da!

Bizler de, her ne pahasına olursa olsun elimizden geldiğince olayı gündemde tutacağımıza ve bu olayın fail yâda faillerinin yakalanıncaya dek sorgulayacağımıza dair kendimize ve acılı aileye söz vermiştik.

Olay mahallinde gözyaşları durmak bilmiyor, yürek dağlayan feryatlar gökyüzünde inliyordu.

Arkadaşım elinde kamerası ile bir yandan bölgenin görüntüsünü alırken diğer yandan da ailenin ve köylülerin feryatlar arasında olayın nasıl cereyan ettiğine dair anlatımlarını kayda alıyordu.

Bende soğukkanlılığımı koruyup elimde fotoğraf makinesi ile minik Ceylan’ın parçalanan bedenini ve çevresini çekmeye başladım.

Karın bölgesinden vurulduğu görülen Ceylan’ın göğüs kafesi parçalanmış, karın ve göğsünden kopan her bir parça 10 metrekarelik bir alana yayılmıştı. Çevreden görüntü alırken sadece 1 kaç kilometre uzaklıktaki Tapan Tepe Karakolu’nun gözetleme kulesinin çok net bir şekilde görünmesi de objektiflerimize yansıyan düşündürücü bir kare olmuştu.
Bu gördüklerimizin tümünü gerek fotoğraf makinesi ile gerekse de kamera ile kayıt altına aldık. Kayıtlarımızın ardından, minik Ceylan’ın parçalanan bedenini ellere takılan poşetlerle tabuta konup Abalı Karakolu’na götürüldüğünde, biz de hazırlığımızı yapıp Bingöl’e doğru hareket ettiğimizde saatler 16.30’u gösteriyordu.

Bingöl’e vardığımızda arkadaşımız haberi ajansa servis etti, bende haberi ve fotoğrafları sitemize ekledim.

Türkiye’nin renkli basın bültenlerinde yer almayan bu acılı ve faili meçhul olay, ajans muhabiri arkadaşımız sayesinde çeşitli gazetelerde yer almış, konu, Taraf Gazetesi, DİHA ve Roj TV’de geniş yer almıştı.

Şimdi gelelim yazımın başlığının neden yazıldığına

Dün yine internet sayfalarında yerel ve ulusal haber sitelerinde gezinirken ilginç bir açıklamayla karşılaştım.

Bingöl Valisi İrfan Balkanlıoğlu, olayın, PKK’nın döşediği mayının patlaması sonucu meydana geldiğini belirtiyordu.

Mayına basıldığında ayaklar, elle temasta da kolların kopması lazımdı. Ancak Ceylan’ın ne ayaklarına, ne de kollarına bir şey olmamıştı. Üstelik mayın patlamasını andıracak bir toprak eşelenmesi de görünürde yoktu. Durum bundan ibaret iken Vali Bey neye dayanarak böyle bir açıklama yaptı? Bu açıklamayı yaparken açıkçası valinin yanında olup, Ağaçta mı asılıydı bu mayın? diye sormayı çok isterdim.

Burada amacım, birilerini yermek yada övmek değil! Amacım, olay mahallinde feryatlar arasında yakamıza yapışan Ceylan’ın ailesine ve kendimize verdiğimiz ‘bu olayın fail yâda failleri yakalanıncaya dek sorgulayacağız’ sözünün arkasında durmaktır.

Ve son olarak kafama takılan birkaç soruyu sıralayıp yazımı noktalamak istiyorum

–Devlet, karakol gözetleme kulübesinden görünen bir bölgede kurşun ve mayın izlerini taşımayan bir cinayetin nedenini nasıl açıklayacak?
-’Can güvenliğim yok’ diyerek olay mahalline gitmeyen savcıya kim hesap soracak?
–Ceylan Önkol cinayeti de Münevver Karabulut cinayeti gibi gündem tutulup failleri yakalanabilecek mi?
–Yoksa faili meçhul cinayetler listesine bir yenisi mi eklenecek?