Yıl 2015. Yine seçim telaşesindeyiz. Yerel seçimlerin puslu havası dağılmadan henüz, yeni bir havanın etkisi altındayız. Rabbim sonumuzu hayreylesin.
Tanıdıktı-tanımadıktı, arkadaştı-dosttu; her kesimden siyasetçi adayı vekil olma düşleri kuruyorken bizler de bu yoğun çabanın şahidi oluyoruz. Bu çabayı küçümsemeden –siyasi görüşüne bakmaksızın– bu yolun tüm yolcularına, siyasete uzaktan bakanlar olarak; kolaylıklar diliyoruz.
Herkesin kendince bir hikâyesi vardır elbette. Orta yere kimi diplomasını koyar, kimi hayat tecrübesini. Kimi merkeze yakınlığını, kimi halka yakınlığını, kimi saygınlığını, kimi parasını… Sebep her ne ise ulaşılmak istenen ilk hedef herkesçe aynıdır; aday olabilmek… İkinci hedef haliyle değişkendir ve bir bakıma kul ile Rabbi arasındadır.
Maksadımız kimseyi sorgulamak değil elbette. Bu memlekette yaşıyoruz ve bu memleketin iyiliğini istemekten başka bir beklentimiz de yok. Eminim ki aday adayların çoğu da bu eksende düşüncelerini hayata geçirebilmenin hesabını yapmaktalar. Bu bağlamda yapılacak çalışmalarda, atılacak sloganlarda, tanıtımlarda hatta eleştirilerde hakka riayet etmek herkesin şiarı olmalıdır.
Bizlerin vatandaş olarak siyasetçi adaylarından beklentimiz; kendilerini ifade ederlerken kullandıkları “ilkeli, ahlaklı, dürüst, temiz, cesur, dinamik…” kelimelerinin kendilerinde bir karşılığı bulunsun. Bu kavramlar slogandan öte hayat düsturu olsun. İster seçilsin ister seçilmesin!
İnsan çoğu zaman hayata geçirdiği düşünceleriyle tanınır. Bu tanınmışlık karşımızdakilerin algısına veya bizden beklentilerine göre değişse de bizim kimliğimiz olmuştur artık. Çoğunlukla Bu kimlik etrafında ağırlanır bu algı çerçevesinde uğurlanırız. Bırakın siyaseti; günlük yaşamımızda, ailemizde, işimizde hatta sosyal medya dedikleri iletişim çerçevesinde yaptıklarımız hiç şüphe yok ki vakti saatinde karşımıza çıkartılarak muhasebeye tabi tutulacak. Ve biz bunun hesabını vereceğiz. Bu bilinçle hareket ederek kul hakkına, çevre hakkına ve tabiatıyla Yaradan Hakkına riayet etmeliyiz derim ben!
Unutmamalıyız ki Mevki ve makamlar gelip geçicidir. Önemli olan “hoş bir seda bırakabilmektir” gerisi laf-ı güzaf!