
Çağın virüsü olarak nitelendirilen başta esrar, uyuşturucu ve bağımlılık yapan tüm zararlı maddeler dünya genelinde olduğu gibi yerelde de ilçemiz için aynı tehlikeyi çoktan oluşturmuş bile. Yapılan resmi araştırmalara göre uyuşturucu kullanım yaşının 14’lere kadar düşmesi yani ilköğretim okullarına kadar inmesi bu illetin vahamiyetini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Gazetemizin kuruluş tarihinden beri hemen her sayımızda birden fazla uyuşturucu ile mücadele haberini siz değerli okuyucularımız ile paylaşma gayreti içinde olduk. İlçemizde uyuşturucu ile mücadele noktasında kolluk kuvvetlerinin çabaları ebetteki önemli, ancak asıl mesele sinek yakalamak yerine bataklığı nasıl kurutabiliriz düşüncesi içinde olmak gerekir. Bu konuda önceki yıllarda konu ile ilgili kaleme aldığım birkaç yazımda ilçemizde uyuşturucu kullanımı ve satımının ulaştığı boyutlara işaret etmiş ve bu illetin sadece kolluk kuvvetlerinin çalışmaları ile bitirilemeyeceğini belirtmiştim. Kolluk güçleri ne kadar daha mücadele edecek? Bir suçlu nesil yetişiyor, sadece yakalamakla ve ceza-i müeyyideler uygulamakla nereye kadar? Tüm bunları sorgulayıp ona göre çözüm üretecek çalışmalar üretmeliyiz.
Bundan yaklaşık 15-20 yıl önce esrar, uyuşturucu madde satımı ve kullanımı çok az duyulur, bu maddeleri satanlar ve kullananlar kamuoyunda dışlanırdı. Ancak şimdi özellikle gençler arasındaki özentiden, bunları kullanmayanlar neredeyse hayıflanır hale geldi. Esrar içmek, alkol almak adeta sigara içmek gibi doğal karşılanır oldu. Uyuşturucu ve hırsızlıktan kaynaklı şu an Bingöl Kapalı Cezaevi’nde yatanlarının “yüzde yetmiş beşinin” Gençli olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak bu illetin ilçemizin gençliğini ve de en önemlisi geleceğimizin hangi noktaya doğru gittiğini de gözler önüne sermekte. Eğer millet ve devlet olarak insanlığımızı kuşatan bu zehirli sarmaşıktan kurtulmak için elimizden gelenin üstünde bir mücadele vermez isek, daha çok hapishaneler ziyaret eder, dizler döver, ya da -kuvvetle muhtemel- mezarlıklarda Fatihalar okuruz!
Sinsice, toplumun geneline yayılmaya başlayan bu illetin tehlikesini fark edemeyişimizden ötürü yetişmekte olan “suçlu nesil” bizlere de vebal yüklemekte. Durum böyle iken neden bizler sivil inisiyatif olarak öncü rol üstlenmiyoruz ve sadece devletin bu konudaki çalışmaları ile yetiniyoruz? Bunun da yetmeyeceğini bile bile neyi bekliyoruz acaba? Artık bir sorumluluk alma vaktimiz gelmiştir hatta geçmektedir. Üstleneceğimiz sorumluluklarda elbette ki kamu kurum ve kuruluşlarından da destek istemeliyiz. Başta İlçe Kaymakamlığı, İlçe belediyesi olmak üzere bu konuda insiyatif alabilecek sivil vatandaşlarımız ile istişareler edip neler yapabilirizin beyin fırtınası oluşturabiliriz.
Tüm bunlar bizim elimizde. O halde, karanlık gördüğümüz gelecek nesillerin aydınlatılması neden bizim ellerimizle olmasın?