Geçtiğimiz yıl Mart ayında Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen toplantıda, Genç İlçesi Doğanca Köyü’nde 600 dekar alan üzerinde ‘Doğanca Bal Ormanı’ oluşturulacağı duyuruldu.
Bingöl Valisi Yavuz Selim Köşger başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda konuşan Orman Bölge Müdür Vekili Arif Can; “Bingöl Genç İlçesi, Doğanca Köyü’nde 600 dekar alanda Doğanca Bal Ormanı tesisi projelendirme aşamasında olup çalışmalara devam edilmektedir. Orman köylerinde yaklaşık 50 aileye 400 Bin TL ferdi kredi verilecektir. Hak sahibi tespiti devam etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.
SOMUT ÇALIŞMA YAPILMIYOR
Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’nin farklı bölgelerinde toplamda 30 Bin 385 hektarlık alana yayılmış, en küçüğü 4 hektar, en büyüğü ise 2 Bin hektara yaklaşan 231 adet bal ormanı bulunurken, bitki florası zenginliğiyle Türkiye’nin ilk sıralarında yer alan Bingöl’de yapılması duyurulan bal ormanı projesine start verilmedi. Tüm planlarda bal şehri olarak gösterilen kentte bir buçuk yıllık zamana rağmen hayata geçirilemeyen bal ormanı projesi üreticilerin tepkisine neden oluyor.
COĞRAFYA ARICILIK İÇİN UYGUN
Bingöl balının markalaşması ve dünyaya tanıtılması için yapılması planlanan tüm işler sadece sözlerde kalırken, iki araştırmacı tarafından yapılan araştırma, Bingöl florasının arıcılığa ne kadar uygun olduğunu gözler önüne seriyor.
Ersin Karakaya ve Semiha Kızıloğlu tarafından yapılan ve Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi’nde yayınlanan araştırmada, Bingöl’de aracılığın önemine dikkat çekiliyor.
Araştırmanın sonuç bölümünde Bingöl balıyla ilgili şu değerlendirme yer alıyor; “Bingöl ili arıcılık yapmak için uygun floraya sahipken üretim ve verim bakımından Türkiye’de ilk on il arasında yer alamamıştır. Bu nedenle ilin arıcılık potansiyelinin ticari olarak artırılıp halka gelir getirecek bir faaliyet kolu haline getirilmesi gerekmektedir. İşletme sayısı ve yeni kovan sayısı artıkça yıllık toplam bal üretimi de artmaktadır. Yeni kovan sayısı fazla olan üreticilerin işi daha bilinçli yaptıkları bu nedenle verim artırıcı unsurlara daha fazla dikkat ettikleri sonucu öngörülebilir. Çalışmamızda eski kovan sayısındaki değişim yeni kovan sayısına göre çok yüksek bulunmasına rağmen bu değişimin bal üretimine olumlu yansıdığı söylenemez. Modelimizdeki regresyon sonuçlarına göre de eski kovan sayısındaki değişim bal üretimini azaltmakta iken yeni kovan sayısındaki artış bal üretimini arttırmaktadır. Bu sonuçlara göre; üreticilerin daha yeni, modernize, verim kayıplarını azaltan yeni kovan tiplerinde arıcılık yapmaları teşvik edilmelidir. Sonuç olarak; yapılan bu çalışma ile Bingöl ilinde mevcut olan arıcılığa bir bakış açısı sunulmuş ve arıcılığının problem ve çözüm önerilerine değinilerek konunun önemi vurgulanmıştır. Yetiştiricinin daha fazla bilinçlendirilmesi ve modern tekniklerin benimsetilmesi gerekmektedir. Bu hususta yetiştirici birliklerinin aktif rol alması ve yetiştiricilerin daha fazla bilgi ve kredi imkanları ile donatılarak arıcılığın daha profesyonel yapılıp işletmelerin büyütülmesi gerekmektedir.”