Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

DOLAR 32,4916 % -0.16
EURO 34,9570 % 0.34
GRAM ALTIN 2.433,02 % 0,41
ÇEYREK A. 3.977,98 % 0,41
BITCOIN 64.404,00 -0.646
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 21°
Google News

BDP’yi doğru anlamak

PKK’nın silahsızlandırılması, çatışma ortamının sona erdirilmesi, dolaylı-dolaysız diyalog yöntemleriyle mümkün olduğu gerçeği, aklıselim çevrelerce artık bir mutabakata dönüşmüştür.

Son Güncelleme :

13 Mayıs 2012 - 22:26

BDP’yi doğru anlamak
Şiddetin çözümünde elbette PKK taraftır, adrestir ve muhataptır. İmralı’nın, Kandil’in dikkate alınmadığı hiçbir yöntem barışçı ve gerçekçi değildir. Ancak demokratik siyasetin adresi Kandil olmamalı, Kürt halkı, Kürt siyasal hareketleri, Kürt aydınları ve Kürt siyasetçileri olmalıdır. Bunun için de PKK’nın silahlı siyaseti yerine, demokratik zeminde siyaset yapmasının yolunu açmak gerekir.
Demokratik Kürt siyasal hareketleri, şiddetin tarafı olamayacağına göre, şiddetin çözümünde muhatap da değillerdir. Ancak bu sürecin sağlıklı yürümesi için kuşkusuz en başta BDP’ye ihtiyaç vardır. Bu anlamda BDP (Barış ve Demokrasi Partisi)nin de sürece ilişkin tavrını olumlu buluyorum. CHP’nin tek parti dönemindeki örgütlenme yapısını ve Kemalist modeli örnek alarak laikçi-modernist ideolojik yapısıyla yeni bir Kürt toplumu inşa hareketi olarak tanımlayabileceğimiz DEP –HEP siyasi geleneği BDP ile ciddi bir değişim geçirmektedir. BDP-PKK arasında ideolojik bir ilişkinin olması, aynı tabanı paylaşması, aynı siyasi hedefleri olması ise demokrasi açısından mahzurlu değildir. Tersine sorunun çözümünde daha etkin rol oynamasına yarar kanaatindeyim.
11 Haziran seçimlerinde BDP desteğinde bağımsız seçilen milletvekillerinin, Meclis çalışmalarına olumlu katkı yaptıkları ortadadır. BDP’nin yeni siyasi stratejisini göstermesi bakımından listede yer alan Şerafettin Elçi, Altan Tan, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel, Sırrı Süreyya Önder gibi isimler önemlidir.
Genç yaşına rağmen bilgi birikimi ve olgunluğuyla parti siyasetine de hâkim olan Eşbaşkan Salahattin Demirtaş’ın bu değişimde rolü büyüktür. Sayın Demirtaş’ın özelde Kürt siyasetine, genelde de Türkiye siyasetine daha uzun yıllar büyük katkılar yapacağına inanıyorum. Sorunun bir parçası görünümünden sorunun çözümüne yönelik bir çaba içinde olmaları bu değişimin bir gereği olsa gerek. BDP’nin imajını olumlu etkileyenler arasında siyasi deneyimi ve toplumsal ilişkileriyle Ahmet Türk ile sempatik ve usta politikacı Sırrı Sakık unutulmamalıdır. Bu değişimde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in hakkını da teslim etmek gerekir.
Bu değişimin kamuoyuna doğru yansıdığını söylemek ise elbette zordur. Bunda BDP’nin kısır/etkisiz politikalarından daha çok Hükümet ve iktidar partisinin uyguladığı öfke siyasetinin etkisinin daha büyük olduğunu düşünüyorum. Hemen hemen her şiddet olayında BDP’nin hedef seçilmesi, kamuoyunun düşmanlığa varan öfkesini üzerine çekme gayreti, BDP’nin doğru anlaşılmasını engellemektedir. BDP’nin bilinçli olarak bölge partisi kalmaya zorlandığını düşünüyorum.
Seçmen ve kamuoyu baskısı her parti için söz konusudur. Kürt seçmen tabanının ideolojik baskısı yetmezmiş gibi, Türk siyaset ve medyasının elbirliği ile BDP’ye baskı yapması, demokratik siyaset ile izahı mümkün değildir. PKK-MİT, dolayısıyla devlet görüşmelerinin deşifre edilmesinden sonra BDP’yi hedef göstermenin inandırıcılığı da kalmamıştır.
Şiddet sarmalında milliyetçi Türk kamuoyunda artan tepkiler, CHP ve MHP başta olmak üzere muhalefet partilerinden gelen kan ve intikam naraları bir tarafa, AK Parti içinden yükselen milliyetçi söylemler ve sert milliyetçi refleksler dahi normal karşılanırken, BDP tabanından yükselen milliyetçi söylemler nedeniyle BDP’yi mahkûm etmek ne kadar gerçekçidir? Milliyetçiliğe teslim olan sadece BDP midir? Aklıselim sahibi herkese sormak istiyorum: TBMM’nde temsil edilen partilerden hangisi milliyetçilik kuşatması altında değildir? Türkiye’nin her bölgesinde ve neredeyse her meselesinde milliyetçiliğin genel bir egemenliği vardır. Ne yazık ki milliyetçilik; Kürtlerin geleceğini de çok ciddi olarak tehdit etmektedir. Ancak Kürt sorunu, şiddet ile birlikte iç içe devam ettikçe, Kürt talepleri de, Kürt siyaseti de milliyetçi çizgide ve PKK kontrolünde şekillenecektir.
Bu nedenle Kürt sorunun çözümünde Sayın Başbakan’ın daha acil, karalı ve daha cesur davranması gereğine inanıyorum. Diyalog ve müzakere yöntemi doğrudur, ancak bunun için etkin olabilecek tüm aktörlerin çözüm sürecine katılımı sağlanmalıdır. Bu bağlamda bir örnek olması bakımından hatırlatmakta yarar görüyorum.
Sorunun çözümünde Kürt siyasetinin duayen ismi KADEP (Katılımcı Demokrasi Partisi) Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi’den yeteri kadar yararlanılmadığını düşünüyorum. Kamuoyunun beklentisi, PKK’nın ortaya çıkmasından beri şiddete karşı bir duruş sergileyen ancak Kürt halkından yana bir tutum belirleyen ve kendi siyasi çizgisinde bir istikrar örneği sergileyen Sayın Elçi’nin, sorunun çözümünde büyük bir rol alması yönündeydi. Şiddetin sona erdirilmesinde diyalog ve müzakere yöntemini benimseyerek büyük cesaret gösteren Başbakan R.T. Erdoğan’ın, saygınlığı ve toplumsal karşılığı da olan Elçi’yi sürece dâhil etmemesini büyük bir eksiklik olarak gördüğümü belirtmeliyim. Sağlık koşulları kendisinin gayretlerine engel bir durum teşkil etse de, Hükümet, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın fikir ve önerilerinden yararlanmasına engel olmadığı da açıktır.
 
Sonuç olarak, AK Parti ve BDP arasında bir diyalogun kurulması, geliştirilmesi Kürt meselesinin çözümüne katkı sağlayacağı kadar, siyasetin normalleşmesine de katkı yapacaktır. Küresel işgallerle belirsiz hale gelen bölgemizde, cepheleştiren, kutuplaştıran bir siyaset; Türkiye’yi demokrasiye değil, istikrarsızlığa götürür. Böyle bir istikrarsızlıkla karşılaşmamak için bugünden daha samimi gayretlerle sorunun çözümüne yönelik girişimlerde bulunulması gerekir. Bunun için BDP’nin dışlanmaması, aksine sürece daha etkin katılımı sağlanmalıdır. Böylece siyasetin sesi, silahların sesini bastıracaktır diye düşünüyorum.
 

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.