belediye baskan adayı ramazan güner Google News' te Takip Edin

Bingöl genç haberleri google

belediye baskan adayı ramazan güner
DOLAR 32,3862 % 0.19
EURO 35,1055 % -0.02
GRAM ALTIN 2.326,14 % 0,25
ÇEYREK A. 3.803,23 % 0,25
BITCOIN 2.288.933 0.077
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava 17°
Google News

Siyasal Sistem ve Ahlaki Çürüme

Toplumun adalet, hak, eşitlik, özgürlük gibi haklı talepleri görmezden gelindiği ve ötelendiği için, talepler ideolojik/siyasi mücadeleye, bazen de şiddete dönüşmektedir.

Son Güncelleme :

09 Temmuz 2012 - 13:51

Siyasal Sistem ve Ahlaki Çürüme
Ne yazık ki, hiçbir milli/ulus devlet, mücadele etmeyen bir toplumun veya herhangi bir kesimin haklarını vermeye kendiliğinden razı olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, bir ulus-devlet olarak, kuruluşu üzerinden yaklaşık 90 yıl geçmesine rağmen, “vatandaş” olarak tanımladığı halkın temel haklarını güvence altına alabilecek bir sivil anayasa dahi yapmamıştır/yapamamıştır.
Bir toplumun taleplerini yok saymak, baskı ve dayatmalarla ilânihaye ortadan kaldırmak mümkün değildir. Kuruluşundan beri Türkiye Cumhuriyeti, ulusçu/ milliyetçi siyasal sistemi ile bir avuç elit ve sermaye kesimi ve kapı kullarının dışında toplumun tüm kesimlerini dışlamış, ötekileştirmiştir. Türkiye, yaklaşık bir asırdır, temel sorunlarıyla yüzleşmekten hep kaçmış ve sorunların çözümünü ertelemeyi politik bir maharet ve başarı saymıştır.
Bugün ise dünyadaki gelişmelere, toplumun özgürlük ve adalet taleplerine direnme gücünün artık kalmadığını düşünüyorum. Devletin; vatan, millet, bayrak gibi kutsallaştırdıklarının veya milletin kutsalları olan din, kıble, ezan, cami, kardeşlik gibi değerlerin arkasına gizlenerek sorunlarla yüzleşmekten kaçmasına artık imkân kalmamıştır. İrtica, bölücülük, terör gibi “iç düşman” tehditleri ise inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Dünyada esen özgürlük ve demokrasi rüzgârları sonucu “şapka düşmüş, kel görünmüş”tür. Yani, inkârcı, baskıcı ulus/milliyetçi devlet modeli ve Türk modernleşme projesi iflas etmiştir.
Artık korku tünelinden çıkarak gerçeklerle yüzleşme zamanı çoktan gelmiştir. Daha ne zamana kadar, yaratılan “suni korkular” ve dayatılan “resmi doğrular” la çağdışı, gerici sistem devam ettirilebilir? Dünyadaki gelişmeleri ve toplumda yaşanan değişimleri bir gereklilik olarak görmeyen bir sistem, toplumsal gidişatı da uzun süre yönlendiremez. Otoriter eğilimlerin güçlenmesi, adalet duygusunun zayıflaması, mağdurların yer değiştirerek intikam hissinin hâkim olması demokrasi ve toplumun geleceği açısından olumsuz ve tehlikeli gelişmelerdir.
Ne yazık ki, adil olmayan sadece sistem ve yasalarımız değil, aynı zamanda toplumdur. Toplum da giderek hızla adaletten uzaklaşmaktadır. Bir toplum, adaleti çürüdüğü zaman kendisi de çürümeye mahkûmdur. Bugün toplumsal değişimi dindarlaşmak olarak değerlendirenler büyük yanılgı içindedirler. Tam tersine toplum, ahlak ve inanç itibariyle ciddi sorunlar yaşamaktadır. Dünyevilik, bireycilik, çıkarcılık, sorumsuzluk, istismar, duyarsızlık, ilkesizlik toplumun sosyal yapısını tehdit etmektedir. Bu sürecin Türkiye’de 28 Şubat darbesiyle ivme kazandığını söylemek mümkündür. İddiası olan mütedeyyin kesimleri tedibe yönelik olarak da tanımlayabileceğimiz 28 Şubat Post Modern darbesi, ne yazık ki öngörülenin çok ötesinde bir etki oluşturarak bir kimlik-kişilik erozyonuna neden olmuştur. Bunun sonucudur ki bugün karşı karşıya kaldığımız en önemli toplumsal sorunlardan biri ahlaki çürümedir. Bu çürümenin müsebbibi en başta Müslümanlık iddiası taşıyan politikacılar görülebilir. Gerçektende dürüstlük, doğruluk, kul hakkı, adalet gibi İslami/ahlaki değerler en çok bu kesimlerde erozyona uğramıştır, ancak bozulma bu kesimlerden ibaret değildir.
Bu tehdit karşısında hangi parti, Türkiye’nin sorunlarına adalet ve ahlakı önceleyen sivil, siyasal, demokratik, barışçıl ve bütüncül yaklaşım sergileyebilmektedir? Sağ, sol, demokrat, İslami vs. hassasiyetleri önemsediğini iddia eden hangi parti, yerel değerleri, etnik-kültürel farklılıkları, herkesin ve her kesimin haklarını korumayı esas alan, tüm Türkiye’yi kucaklayan adil ve ahlaki bir siyasal proje ortaya koyabilmektedir? 50 yıldır neredeyse her partinin gündeminde millet iradesi/demokrasi, özgürlük, insan hakları, sivil anayasa gibi devrimci iddialar ve söylemler vardır. Doğrusunu söylemek gerekirse, AK Parti iktidarı ile birlikte bu iddia ve söylemler daha inandırıcı ve büyük beklentilere yol açmıştır. Bu dönemde İnanç özgürlüğü, dini hayatta karşılaşılan problemler, Alevilik, Kürt meselesi, Azınlıkların durumu gibi temel ve hayati sorunlara ilişkin yapılan tartışmalar, kurulan diyalog ve atılan adımlar kamuoyu tarafından büyük ölçüde olumlu karşılanmıştır. Toplumsal barış açısından diyalog önemlidir ama ne yazık ki zaman geçtikçe iddialar, devrimci söylemler inandırıcılığını yitirmekte, umutlar yerini hayallere bırakmaktadır.
Sonuç olarak, bir asırdır ödediğimiz ağır bedeller ve yaşadığımız acı tecrübelerden sonra mevcut sistemle artık devam etmenin mümkün olmayacağını itiraf etmeliyiz. Ayrıca siyaset, sadece toplumun bir kesimi veya iktidar yanlıları için değil, toplumsal kesimlerin tümünün sorunlarını da çözmek için vardır. Toplumun herhangi bir kesimi mutlu ve güvende değilse, o ülkede barış ve adaletten bahsedilemez. Amaç, herkesimi kendi inancında ve kimliğinde özgür kılmak ve mutlu etmek olmalıdır. Parçalanmadan, bölünmeden, ayrışmadan geleceğimizi ancak çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi esas alan, insanı, ahlakı önceleyen yeni bir siyasal sistemle inşa edebiliriz, diye düşünüyorum

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.